Ah Reha ah. Reha isimli bir gencimiz var. Tıp okumak istiyordu galiba, lakin iktisat okumak zorunda kaldı. Para lazımdı çünkü. Torpille bir bankaya girdi, ardından askere gitti. Kabaca böyle.
Bu Reha'nın iç dünyası. Annesiyle yaşayan bir insan, çocukluk aşkıyla olaylar yaşayan bir insan ve metresinin cazgırlığıyla uğraşan bir insan. Annesine karşı çekinik. Çocukluk aşkıyla oynuyor, pişman oluyor, kendini sorguluyor. Bitimsiz bir üçgen. Metresi de tam metres; kan emici. Tam erkek. Zaten şöyle bir cümle de var:
"Son günlerde ne kadar çok kullanır oldum şu erkekçe sözcüğünü? Bunun üzerinde düşünmem gerek."
Bence biraz geç kaldı, neyse.
Yine geçmişe dönüşler, şimdiyle bağdaşımlar. Reha aslında asker. Niğde'de. Askerdeyken bu geçmişteki olayları, çocukluk aşkı Halide'yi, annesini düşünüyor. Bu noktada şimdiyle geçmişin bir muhasebesi. Askerdeyken hayatı anlamaya çalışan 25 yaşındaki bir gencin baharla gelenin de, kışla gelenin de aynı olduğunu, bekleyişlerin yaşamı tükettiğini anlaması.
Metresi değil de, Halide'yi ele alacağım. Halide konusu mühim. O hemen her erkeğin suçluluk duyacağını düşünüyorum. Hepimizin geçmişte yaptığı hatalar var. İlişkiler konusunda hepimiz toyduk, toyuz.
"Gerçekten çocuk olmak gerek âşık olmak için. İnsanın, bunu anladıktan sonra tekrar çocukluğa dönememesi ne kadar kötü..."
Çocukluğa dönememek bir yana, çocukluğun insanlara duyduğu sonsuz güvenin, saflığın elde edilememesi çok daha üzücü. Reha beyimiz bu Halide'yi götürmek için elinden geleni yapıyor. Ara ara pişman oluyor, ara ara saldırıyor. Halide'nin tek istediği; Reha'nın kendisini birazcık olsun sevmesi. Babası veremden ölmüş, kendisi de veremden çok çeken bir kız Halide. Reha'nın annesi, bir ara işkilleniyor durumdan. Reha bir ara Halide'yi evine davet ediyor, o ara da bir şeyler oluyor. Annesi tam emin olamamakla birlikte oğlunu uyarıyor. Kaba tabirle eve kız atılır mı lan, anneye çaktırma bari. Hamilelik mevzusu var, o daha beter. Böyle kalbimi iki yandan sıkıştırmışlar gibi hissettim.
Genç bir erkeğin kadınlara, hayata bakışı. Bunlar askerlik öncesi tabii. Askerde de Doktor İzak var, en yakın arkadaşı diyemeyiz de askerlik süresince konuşacakları başka kimse yok. Hüseyin Çavuş isimli bir zatın yanına taşınıyor askerde. Adam bir düşkün. Cavidan Hanım var, sadece okumuş, üst seviye erkeklerle yatıyor. Derken askerlik ortamı da tuzu biberi.
Gazeteler, Erhan Bener'in bir diğer takıntısı. Bir diğer felâket tellalcısı.
"Meclis tatile girmiş. Parti liderleri yurt gezilerine çıkmış. Ekmek fiyatlarına zam yapılmış. Bir maden ocağında grizu patlamış, on işçi ölmüş."
Çok fazla not almışım ama onları paylaşıp okuyacaklar için izlekler oluşturmak istemem. Okuyunuz. Süper kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder