Hüseyin Rahmi'nin hikâyeleri.
Kadınlar Vaizi: Şeyh Küçük Efendi gayet yakışıklı, kral bir abimizdir. Cami kapısından gözüktü mü kadınlardan oluşan cemaat kendinden geçer. Öyle sevilen bir şeyh. İşte bir gün geliyor, dedikodu şöyle kötü, böyle iğrenç diyor. O sırada camideki üç kadın dedikodu yapıyor. Sonra biri, bunları şeyhe şikayet ediyor.
"-İnnallahu maassabirin. Allah cümlemizi düzeltsin.
Kadınlar hep bir ağızdan:
- Âmin... Âmin... Âmin..." (s. 267)
Böyle ironik, komikli bir hikâye.
Lakırdı Aramızda: Zengin kokonanın yaş küçülttürme hadisesi. İşi yapacak olan bir hoca. Hoca takımı eleştirisi, bir de havai dönem kadını incelemesi. Yine bir kıssadan hisseyle bitiyor.
"Andelip Hanım gittikten sonra imam kendi kendine şöyle düşünür:
'Hekim bir, hoca iki, papaz üç... İşte bu üç erkek kadınlığın çok zayıf taraflarını bilir. Zaten denemeyle bilirim. Kırk beşlik bir kadının kalbinde bir Andelip Hanım yatar...'" (s. 274)
Aferin Hayrullah: Hayrullah'a şöyle büyük bir alkış, zira bir aileyi yıkılmaktan kurtardı.
Vahdet Bey, hizmetçisinin tahriklerine dayanamaz ve kızla birlikte olur. Bir süre sonra kızın hamile kaldığı anlaşılır, zira telve yalamaya başlar ve Vahdet Bey'in hanım da bu olayı öğrenir. Köşeye sıkışan Vahdet Bey, karısıyla birlikte uşak Hayrullah'ı sıkıştırır. Boku yediğini düşünmektedir, zira her şey az sonra ortaya çıkacaktır. Lakin Hayro suçunu kabul ettiğini, hizmetçiyle yattığını söyler. Vahdet dallamasındaki rahatlamayı düşünün. Yine komiklikler, şakalar.
Menekşe Kalfa'nın Savunması: Bir gazetede lafın gelişi Menekşe Kalfa adı kullanılır, Menekşe Kalfa'nın patlıcan kızartmaktan başka medeniyete katkısı olup olmadığı sorgulanır. Adı harbiden de Menekşe olan bir kalfa anlatıcının çalıştığı gazeteye gelir, savunma yazdırmak ister. Karşılık olarak da patlıcan dolması vermeyi teklif eder. Böyle bir hadise.
Kocası İçin Deli Divane: Tam kara mizah.
Zihniye Hanım, pek okumamış bir hanımdır. Sünuhi Efendi adında bir katiple evlenir. Evlenmesinin yanında bir de ona hastalık derecesinde hayran olur. Her yerde kocasını söyler, kocasını anlatır. Komik durumlara düşer. Tabii kıskançlık da başlamıştır bir yandan. Kocasını deli eder kıskançlıklarıyla. Bir gün koca eve döner, eşine der ki padişah bir karar almış, nüfus azaldığı için ikinci eşi almak, hamile bırakmak, çoğalmak lazım gelmiş. Böyle yapmayan idam edilecekmiş. Kadın, "Seni şehit etsinler, ben seni öte tarafta da bulurum," diyor. Oha. Böyle bir olay.
Ada Vapurunda: Ne kadar meşhur olduğunu bilemeyeceğim fakat Hüseyin Rahmi'nin en meşhur hikâyesi olabilir. Lisedeyken edebiyat kitabında bir bölümünü okumuşsunuzdur. Şu herkesin birbiriyle çekiştiği ve herkesin birbiriyle konuştuğu.
Vapurda bir sahne. Rum, Laz, Ermeni, şirret, nazik, her türlü kadın. Hüseyin Rahmi'nin kadınları. Sadece hikâyelerinde değil, hayatında da bunlarla yaşıyor Hüseyin Rahmi. Böylesine canlı bir şekilde, komik bir şekilde aktarabilmesi bundan.
Kocasını Boşayan Hürmüz Hanım: Eh, boşanma hadisesinin sıkıntıları malum, kadınlar fena vaziyette Osmanlı'da. Bir gün Hukuk-u Aile Kararnamesi yayınlanıyor, deniyor ki kadınlar kocalarından boşanabilir. Hürmüz Hanım'ın sekiz arkadaşı boşanıyor, kendisi de kocasına depçiği çakıyor. Lakin bu boşanma hadisesinde erkeğin de onayı lazımmış. Hürmüz Hanım bunu bilmiyor, kalıyor öyle. Kocanın dediğine gel: "Boşama hakkı kadınlara verilse pek çabuk her ailenin altı üstüne gelir. Allah'ın emri, peygamberin sözündeki sebebi şimdi anladın mı? Ben bırakmak için evlenmedim. Durup durup da karı boşayan erkekler de ahlak ve yapısı sizin gibi zayıf, illetli, acınacak zavallılardır. Sinirlerini yatıştır da haydi evinin işine bak..." (s. 311)
İki üç hikâye daha var, onlar da hoş. Okuyunuz, okutturmayınız. Meraklısıysanız kendiniz okuyunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder