Süper lan. Sandman'de iki tür kurgu var. Birinde Sandman'in serbest kaldıktan sonra yaptıkları. Yıkılan dünyasını düzeltmek için. Diğeriyse bağımsız hikâyeler. Bu üçüncü kitapta daha çok bağımsız hikâyeler var.
Calliope: Tutsak bir ilham perimiz var. Yaşlı bir dayımız bu kızı tutsak almış, sonra bir sürü kitap yazıp meşhur olmuş. Kız sayesinde. Bu kız, başka bir yazarın eline geçiyor ve tutsaklığının sonuna gelmiş olmasına rağmen serbest bırakılmıyor. Sonra Oneiros geliyor, bizim Sandman. Her mitolojide ayrı bir adı var haliyle. Kızı kurtarıyor falan. Anladığım kadarıyla bu ikisinin arasında bir şeyler olmuş, kız Sandman'e yanık ama Sandman istemiyor kızı. Evet.
Bin Kedinin Düşü: Lovecraft'tan Ulthar'ın Kedileri geliyor akla direkt. Kediler bir mezarlıkta toplanıyor, içlerinden böyle en kudretlisi falan konuşma yapıyor. Zamanında kediler çok büyükmüş, insanları avlarlarmış, sonra insanlar bir olup kedileri alt edebileceklerini düşünmüşler ve kediler küçülmüş, küçülmüş. Bu kedi diyor ki eğer hep beraber kazanacağımızı düşünürsek eski krallığımızı tekrar kurabiliriz. Evet. Bunu anlatırken kedi formundaki Sandman'le konuşmalarını da görüyoruz. Sandman, insanların hayal kurup bu kedi krallığının hiç var olmamasını sağladıklarını falan söylüyor. Ya şey bu, In the Mouth of Madness diye bir film var John Carpenter'ın, Sam Neill oynuyor, izlediniz miydi? Orada Sutter Cane namlı bir yazar var ve yazdıklarına insanların çoğu inandığı zaman kitaplarındaki gerçekliğin yaşanacağını söylüyor. Onun mantığı.
Bir Yaz Gecesi Rüyası: Bu süper. Önceki kitapta Sandman, Shakespeare'e yetenek veriyordu. Sebebini bilmiyorduk. Bu hikâyeyle biliyoruz. Sandman, Shakespeare'den kendisi için üç oyun yazmasını istiyor. Biri bu. Gezici tiyatroyla oyunlarını sergileyen Shakespeare, açık bir alanda Sandman'le buluşuyor ve oyunu oynamak üzere oyuncularıyla birlikte hazırlanıyor. Sandman de bir tepeye kapı açıp zamanında o toprakları terk etmiş cinleri, perileri, fantastik varlıkları falan getiriyor oraya. Oyunu onlar için ısmarlamış. Bu perilerin dünyayı terk etme hadisesi efsane gibi bir şey, inanılıyor böyle bir olaya. Neyse, oyun oynanıyor falan, o sırada öbür taraftan gelmiş bir yaramaz peri, oyunculardan birinin yerine geçip oynamaya başlıyor. Aslında oynadığı rol de kendisi, yani ben bu oyunu bilmiyorum ama galiba periler üstüne bir oyun. Böyle. Sonra diğer periler kendi dünyalarına dönerken bu iblis kalıyor dünyada. Evet.
Maske: İşte bu beni bitirdi, mükemmel. CIA adına çalışan bir hanım var, bu hanım Mısır'a gidiyor ve piramitlere falan giriyordu galiba. Bir şekilde Ra'yı dürtüyor ve Ra'da buna ölümsüzlük mü, öyle bir şey veriyor. Yan etki olarak da iğrenç bir ten ve bozuk bir yüz ortaya çıkıyor. Hayattan elini eteğini çekiyor hanım, sokağa falan hiç çıkmıyor. Çıkarken de maskesini takıyor. Bir gün eski arkadaşlarından biri arıyor bunu, yemek yemeye çağırıyor. Yemek sırasında hanımın maskesi düşüyor. Herkes şok. Hanım ağlayarak eve gidiyor, orada ölmek istediğini falan söylüyor. Death çıkıyor ortaya. Kadının ölemeyeceğini, işini Ra'yla halletmesini söylüyor. O sırada da güneş doğuyor işte, kadın camın önüne geliyor ve Ra'dan hediyesini geri almasını söylüyor. Ra alıyor, kadın tuza dönüşüyor ve plof. Süper lan.
Böyle, on numara. Gaiman lan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder