1 Kasım 2019 Cuma

Gordon Childe - Aryanlar: Hint-Avrupa Kökenlerine Dair Bir İnceleme

Öncelikle Aryan nedir, nerelerde bulunur, bunlara bakmak lazım. Aryanlar birkaç insanın bir araya gelerek oluşturduğu topluluktur, ilk kalıntılarını Asya civarında bırakmışlardır, zamanında Hindistan'ı ele geçirip isim yapmışlar, Veda adı verilen kutsal metinlerde yer almışlardır. İşgalden önce de varlıkları bilinen bu metinleri benimsemişler sanırım, kendi inançlarını da bu kutsallığa katmışlar ve ortaya karışık metinler oluşmuş. Sonrasında yayılış aşaması geliyor, Asya'dan Avrupa'nın uçlarına kadar yayılıyorlar, yerleşik kültürlerle birleşiyorlar ve farklı kültürleri benimseyerek, kendi kültürleriyle birleştirerek yavaş yavaş yerleşiyorlar yeni topraklara, Avrupa'yı yurt belledikleri söylenebilir. Gerçi sonrasında tekrar Asya'ya doğru göç ediyor bir kısmı ama çoğu bereketli topraklarda kalıyor, ev kurup tarla bahçe işleriyle ilgilenmeye başlıyor. Aryanlar hakkında çok az şey biliyoruz, Yunanistan'da Hellen öncesi uygarlığının Minos kökenlerinden -Homeros'ta ve çok daha öncesinde izleri vardır- Hitit dilindeki Hint-Avrupa unsurlarına kadar belli bir noktaya dek izleri takip edilebiliyor ama daha öncesinde, sözlü kültürün yazıya geçirilmesinden de önce varlıkları biliniyor, bu noktada da çanak çömlek, el yapımı zerzevat gibi nesnelerden bilgiyi kazımak gerekiyor. Dil arkeolojisinin verisi tükenince vazolardaki çizgilere, kabartmalardaki silah biçimlerine eğilmek gerekiyor, çünkü dağ, tepe, göl adlarının benzerliklerinden çıkarılacak veri yeterince geriye gitmiyor, kısacası Neolitik Çağ insanlarına kadar uzanan bir topluluk hakkında bilgi edinmek için ne tür kalıntı varsa hepsini incelemek lazım. Childe, İngilizcede Aryanlarla ilgili kapsamlı bir araştırma yapılmadığını, metninin bu açığı kapatmak için mütevazı bir katkı yaptığını söylüyor ama oldukça temkinli, Aryanlarla ilgili öne sürülen fikirlerin ikisini "sessizce görmezden gelmek" zorunda olduğunu söylüyor, kendisine göre nazik bir davranış. Metin boyunca farklı coğrafyalarda Aryan izini ararken daha önceden yapılmış araştırmalara da değiniyor, bazılarını onaylıyor ve bazılarını da biraz hayal ürünü veya gerçek dışı olarak görüp eleştiriyor, elindeki verilere dayanarak. Bu metin aslında akademik bir metin, ben Aryanları ve Etrüskleri deli gibi merak ettiğim için yercesine saldırdım ama ilk bölümden sonra yavaşlayıp dikkatli bir şekilde okumaya başladım. Arkeolojik yöntemlerin karmaşıklığı bir yana, nesnelerin kıyaslanarak tarihi dönemlere oturtulması, nesneler arasındaki ilişkilerin ortaya konması gibi teknik detaylar arkeolojiyle ilgili hemen hiç bilgisi olmayan meraklı bir okuru zorladı açıkçası. Şöyle: X bölgesinde bir yerleşim var, yerleşimdeki kalıntıların bir benzerlerine Y bölgesinde de rastlanıyor ama Z bölgesindeki savaştan ötürü T bölgesinden oraya bir topluluk göçmüş, meydanı boş bulmuşlar, kendi kültürlerini getirerek Y'ye yerleşmişler ve X'le bağlantı kurmuşlar, iki topluluğun sanatları birbirine çok benziyor ama dilleri hiç benzemiyor, silahlarının benzerine Z bölgesinde de rastlandıysa aslında bu ilk topluluk üçüncü topluluğun nesi oluyor, X bölgesi neden Y bölgesine çömlek yapmayı öğretiyor da dil açısından hiçbir paylaşımları yok, orada neler oluyor, siz kimsiniz gibi durumlar var. Ben olabildiğince basit bir şekilde anlatıp araştırmayı katledeceğim ama ilgisi olanlar, sabrı da olanlar metni edinip meraklarını dindirmeden kafalarını daha da karıştırabilirler. Ben şunu öğrendim, bir dikili ağacın olmadan medeniyet kurmayacaksın, araştırmacılara arıza çıkarıyorsun sonra. Arz ederim.

Dil ve düşünce arasındaki ilişkinin toplumu biçimlendirmesini açıyor Childe, Mezopotamya ve Mısır'a göre 1500 yıl geriden gelen bir kültürün bu iki medeniyeti dönüştürüp etkisi altına almasından bahsediyor en başta. "Hangi fiziksel ırk ya da ırklara ait olurlarsa olsunlar, ait oldukları sözlü dil topluluğunun yansıttığı ve bu dil tarafından belirlenen belli bir manevi birliğe sahip olmuş olmalıdırlar." (s. 21) Adamların dilleri bugün Amerika'ya kadar yayılmış durumda, muazzam bir alan. Nasıl oldu bu? Yayıldılar ve kopa kopa çoğaldılar. Çok kuvvetli bir maddi kültürleri yoktu ama zihinsel yetenekleri gelişmişti. "Mesela ek-eyleme sahip olmaları nedeniyle ve en azından bir dizi muhakemenin kavramsal ilişkilerini ifade edebilecek yan cümleler inşa eden temel bir makine olarak neredeyse benzersizdirler." (s. 21) İş dönüp dolaşıp dil becerisine geliyor, dilin eklemeli olması analitik düşünme yeteneğini geliştiriyor olmalı. Sonuçta bir çemberin etrafına dizilmişçesine yazılan bir dilin zamanı çember haline getirebildiğini gördük, uç bir örnek olsa da konuştuğumuz dilin zihin yapımızı derinden etkilediği malum. Tek heceli sözcüklerle konuşuyor olsaydık başka bir düşünsel yapımız olabilirdi mesela, çok ilginç bir konu bu. Neyse, Hindu Vedaları, İran Gathaları ve Yunan lirik şiirinin vezinleri arasında benzerlikler var, demek oluyor ki dil coğrafyasını inceleyerek kaynağın çatallanarak ulaştığı yerleri görebiliriz. Childe bu çatalları birkaç grup halinde inceliyor, aralarında Keltçeden Litvancaya kadar pek çok dil var, dolayısıyla yayılma alanları hakkında genel bir fikir sahibi olabiliyoruz. En saf, bozulmamış Hint-Avrupa dilinin Litvanca olduğunu söylüyor Childe, bunu araya sıkıştırayım. Seslerin yazılışlarından okunuşlarına kadar pek çok bilgi karşılaştırılarak ayrılma noktaları ortaya çıkarılıyor, İranlılarla Hintlilerin kök atadan ayrılmadan önce uzun bir süre birlikte yaşamış tek bir halkın iki parçası olduğunu öğreniyoruz. Tabii burada çeşitli yollarla -ticaret, savaş vs.- yayılan dillerin başka dillere eklemlenmesi de söz konusu, dolayısıyla bu yöntem her zaman geçerli olmayabilir, daha derin araştırmalara ihtiyaç var.

MÖ 15. yüzyılda Mezopotamya'daki Aryan hanedanlarıyla filolojiden arkeolojiye kayıyor Childe, işler bu noktadan sonra karışmaya başlıyor. Samiler Sümerlerle kaynaştıktan sonraki 2000 yıl boyunca Aryanlar hakkında tek bir bilgi yok, ortalığın Aryan isimlerinden geçilmemesine rağmen. O dönemlerdeki istila hareketlerinin başlıca sebebi Aryanlar, adamlar yayılmaya çalışırlarken önlerinde kim varsa iteklemişler, örneğin Kasit istilası İran'ın dağlarında yaşayan Aryanlar yüzünden gerçekleşmiş. İran'ın Aryanlaşması bu dönemlerde gerçekleşmiş, Zerdüşt inancının büyük ölçüde değişmesinin ve tamamlanmasının da yine Aryanların etkisiyle gerçekleştiği düşünülüyor. Batıya doğru ilerlediğimiz zaman Hititler çıkıyor ortaya, dilleri ne kadar Aryanlarınkine benzemese de yönetici aristokrasi sayesinde üst sınıflarda Aryan etkisinin görüldüğü söyleniyor. Aryanlar öyle veya böyle, bir şekilde etkilerini bırakıp yayılmayı sürdürüyorlar. Torosların her iki yanında iki ayrı topluluğun giderek farklılaşan diller kullanmaları ve göç yollarının değişmesiyle birlikte ayrışmaları Mısır'daki Aryan etkisini artırmış gibi görünüyor, Aryan hanedanlığının Firavunlarla daimi bir ilişkisi olduğundan bahsediyor Childe. Üst tabakayı etkileyen bir etkileşim yine, sanduka mezarların ve başka kalıntıların gösterdiği üzere Aryan gelenekleri güç sahibi insanlar tarafından benimsenmiş, kısmen de olsa. Daha yeni okudum ama nerede geçtiğini hatırlamıyorum, yerleşiklerin işgalcilere ait gelenekleri benimsediklerinden bahsediliyordu, o hesap.

Hindistan'ın ele geçirilmesi, Akdeniz'in Aryanlaşması, Yunan kültüründeki Aryan etkileri, Homeros ve diğer antik metinler, kılıçlar, kalkanlar, heykeller, gelenekler, vazolar, tabaklar, altın renkli saçlar, mavi gözler, beyaz ten, Aryanlara dair ne varsa bu metinde mevcut ama metin 1926'da yazılmış, yüz yılda hangi buluntular neleri açığa çıkardı, bilmiyoruz. Göbeklitepe'de Aryanların tarih sahnesine çıkışına dair bir şeyler var mı mesela, varsa ne ölçüde var, bunlara da bakmak lazım. Çok gizemli adamlar bunlar, deli merak ediyorum. Bu metni ilgililere tavsiye ederim, biraz boğuşursunuz ama söz gelişi Traklarla ilgili malumat olsun, Antik Yunan'da Aryan etkisi olsun, çok ilginç şeyler var. Tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder