30 Ekim 2019 Çarşamba

Vladimir Propp - Masalın Biçimbilimi

Bahtin'den Campbell'a pek çok düşünürü etkilemiş temel bir metin, Saussure'ün artsürem ve eşsürem nanesi Rus masallarında görünür hale getirilmiş. Aslında sadece Saussure kaynaklı da değil,  biyolojiden "morf" kavramını çarpan Propp araştırmasını disiplinlerarası bir boyuta da taşımış. Mehmet Rifat'ın giriş yazısına bakıyorum şimdi, anlatı çözümlemesi ve masal incelemeleri konusunda Propp'un çığır açtığını söylüyor. 1915'te Biçimciler okulunun en has adamlarının toplandığı Puşkin seminerine katılan Propp, 1928'de bu metni kaleme alarak göstergelerin kurdukları bağıntıları masal ölçüsünde ortaya çıkarmış. O zamana kadar yapılan incelemelerde bilimsel niteliğin eksik olduğunu belirtiyor, artsüremli bir incelemeden önce eşsüremli çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyor. Önceki araştırmaların yöntemsel eksikliklerini belirleyip birkaç örnek verdikten sonra öncelikle masalın tanımını yapıyor, önceki araştırmalarda yer alan tanımlama ve gruplama özelliklerini belirleyip ne yönden eksik olduklarını ortaya koyuyor, örneğin olağanüstü masalların konularına göre bölünmelerinin olanaksız olduğunu, konuların iç içe geçerek ayrışmaz bir bütün olduklarını belirtiyor. "(...) Demek ki, anlatının özelliklerini bir anlatı olarak incelemeden, masalı tarihsel gerçekliğe dayandırmak, bu çabayı gerçekleştiren araştırmacıların çok fazla bilgili olmalarına karşın, yanlış sonuçlara götürmektedir." (s. 18) Kısacası, kendi çalışması için kendisine yol gösteren araştırmaları yeterince takdir ederek eksik yönlerini ortaya koyduktan sonra biçimciliğe yönleniyor: "Parçanın, betimlemede, bütünden önce yer alması gerektiği konusunda Veselovski ile aynı düşünceyi paylaştığımıza göre (Veselovski açısından, motif, kökeni bakımından da konuya göre birincildir) sorunu çözmek zorundayız: Bu da, birincil öğeleri Veselovski'nin yaptığından değişik bir biçimde ayırmakla gerçekleşebilir." (s. 17) Veselovski motifle konuyu birbirinden ayırmakla Propp için yol gösterici bir teknik ortaya koysa da bunu sadece genel bir ilke olarak gördüğü, iyi uygulayamadığı için motif terimi uygulanabilirliğini yitiriyor, Propp'un başarısının kaynağında uygulanabilir ve daha da önemlisi bilimsel geçerliliği olan bir yöntem kurması var. "Yöntem ve Gereç" bölümünde amacı saptıyor Propp, önceden andığı Aarne ve Thompson'ın dizininde sıralanmış masallardan 300. ile 749. numaralar arasındaki masalları alıyor, oluşturucu bölümleri ortaya koyarak aralarındaki bağlantıyı ortaya çıkarıyor, bütünle oluşturdukları yapıya ve bütünün kendisine varıyor. Oluşturucu bölümlerden kişilerin ve eylemlerin işlevlerini anlayacağız, edimler yapının parçalarını oluşturacak. Campbell'ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu'nda doğrudan kullandığı yöntem bu aynı zamanda. Masalların sayısını düşürüyor bu arada, yüz masalı inceliyor Propp.

Kişilerin işlevleri için ayrı bir bölüm ayrılmış, araştırmanın temeli bu bölümde. İşlevin gösterdiği eylemin kısa betimlemesi, kısa tanımı ve işlevi belirten simge. Bu üç kısım Propp'un masalların geneli için oluşturacağı formüle dönüşecek sonradan, günümüzde bile kullanılıyor bu formül: Kahraman evden uzaklaşır, yasakla karşılaşır, yasağı çiğner, ortaya çıkan saldırgan bilgi edinmeye çalışır, bilgi toplar, saldırganla kahraman papaz olur falan, eve dönüşe kadar gidiyor bu böyle. Aralarda olaylar çeşitlenebiliyor, örneğin kahraman bir arayıcı haline gelebiliyor ve ödül için uzaklara gidebiliyor ama çeşitlemelerde kahraman hemen gönderiliyor, kovularak gönderiliyor, kendi evinden yola çıkıyor, bir sürü alternatif var. Propp her biri için simge kullanıyor, evden kovulma için "B¹" örneğin. Mesela Keloğlan evleneceği kızı hastalığından kurtarmak için yola çıkıyor ve Kaf Dağı'nı aşıp Gülen Ayva'yla Ağlayan Nar'ı alıyor, üç simge kullanarak bu olayı anlatabiliriz. Neyse, üçlemeler de var ki bunlar birbirlerinden ayrılamayan ama değişebilen olaylar dizisini oluşturuyor Propp bu özel yapıları da yeri geldikçe inceliyor. Okur bildiği masallar üzerinden bu simgeleri görselleştirebilir hemen, mesela kahraman önerilen güç işlerden biri yeme ve içme sınaması. Obelix'in dünyaları yiyip asıl yemeğin ne zaman geleceğini sorduğu Mısırlıların ağladıkları sahne geliyor aklıma, sınandıkları diğer işler de ayrı ayrı simgelerle gösterilebilir. Propp her ne kadar işlevleri simgelese de bazı olayların ve davranışların temayülden sapabileceğini söylese de bu durumla hemen hemen hiç karşılaşılmadığını söylüyor, tabii kendi incelediği masallara bakarak söylüyor bunu. Dünyanın algılanışıyla ve haliyle dille alakalı bir şey diye düşünüyorum bunu, Hint-Avrupa dillerinin dışında, örneğin Bantu dil ailesinde masalları incelesek farklı bir örüntü çıkar mı ortaya acaba? Bu soruyu Propp da soruyor bir yerde, bütün olağanüstü masalların tekbiçimli olmaları ön kabulüyle aynı kaynaktan çıkıp çıkmadıklarını sorguluyor, hemen ardından da bu soruyu biçimbilimcinin cevaplamaya hakkı olmadığını söylüyor, tarihçilerin ve filologların bu konuda daha çok söz hakkı var, zira biçimbilimciler sadece biçimsel yapıyı ortaya koymakla sorumlular. Neyse, sonuçta otuz bir işlev saptıyor Propp, hepsi tek bir eksene bağlı. Kitabın sonunda Meletinski'nin bir makalesi var, o makaleden öğrendiğimize göre Lévi-Strauss ve Greimas gibi düşünürler Propp'un biçimsel yeniliğini kendi görüşlerince "güncelliyorlar" diyeyim, değişikliklere uğratıyorlar. Bu makale Lévi-Strauss karşısında bir savunu olarak da görülebilir, eleştirilere bir cevap niteliği taşıyor ve biçimbilimin genel hatlarını çiziyor. Çok değerli, Masalın Biçimbilimi kadar.

"Olağanüstü Masalların Dönüşümleri" makalesinde Propp masalların kökenine ve değişimine odaklanıyor. Biçimbilimin oluşturucu bölümlere yüklediği anlamın açıldığı söylenebilir, "mekanik birleşme" sayesinde özel öğelerin değişmesi ve niteliği genel oluşumun özellikleriyle uyumunu bozmuyor. Biçemin din kökenli olması durumundan da bahsediliyor ve Propp'a göre biçimin aynılığı durumunda dinsel biçimi birincil, masalın ikincil kabul etmek gerekiyor. Arkaik dinlerde durumun bu olduğunu özellikle belirtiyor Propp, bu ilginç açıkçası. Pagan inanışlarından ve metinlerinden çok şeyin devşirildiğini biliyoruz, dolayısıyla dini belge daha eski tarihli değilse bu görüş geçerli değil sanıyorum. Bir de rastlantısallık olgusu var ki Rigveda ve Baba Yaga arasındaki bağıntının aslında bağıntı olmadığı, tamamen tesadüfi bir benzeşmeden bahsedilebileceğini söylüyor Propp. Kısacası şu: "Olağanüstü masal eski dinlerden gelir ama çağdaş din masallardan gelmez." (s. 157) Aziz Georgius'un ejderhayı öldürmesi meselesinin masallarla doğrudan bir ilişkisi olduğu malum, burada masalların baskınlığından ve Kilise'nin bu birleşmeyi zorla kabul ettiğinden bahsediliyor, bazı durumlarda heteronom olguların karşılaştırma dışında tutulması gerektiği söylense de buna benzer örneklerde kökenler -her ne kadar muğlak olsa da- göz önüne alınmalı. Masalın hangi olguyu kendi dünyasına çekip değişeceği de yine biçimsel açıdan incelendiğinde basit bir sonuca varılıyor: Masal yalnızca kendi kuruluşundaki biçimlere uygun olan şeyi kendi dünyasına çekiyor, başka bir şeyi anlatıya eklemiyor.

Kurmacanın yapısal boyutu açısından temeller temeli bir araştırma, ilgililer geciktirmeden okumalı. Keşke Kahramanın Sonsuz Yolculuğu'nu bunu okuduktan sonra okusaydım diyorum şimdi, muhtemelen tekrar okuyacağım Campbell'ı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder