Kişilerin işlevleri için ayrı bir bölüm ayrılmış, araştırmanın temeli bu bölümde. İşlevin gösterdiği eylemin kısa betimlemesi, kısa tanımı ve işlevi belirten simge. Bu üç kısım Propp'un masalların geneli için oluşturacağı formüle dönüşecek sonradan, günümüzde bile kullanılıyor bu formül: Kahraman evden uzaklaşır, yasakla karşılaşır, yasağı çiğner, ortaya çıkan saldırgan bilgi edinmeye çalışır, bilgi toplar, saldırganla kahraman papaz olur falan, eve dönüşe kadar gidiyor bu böyle. Aralarda olaylar çeşitlenebiliyor, örneğin kahraman bir arayıcı haline gelebiliyor ve ödül için uzaklara gidebiliyor ama çeşitlemelerde kahraman hemen gönderiliyor, kovularak gönderiliyor, kendi evinden yola çıkıyor, bir sürü alternatif var. Propp her biri için simge kullanıyor, evden kovulma için "B¹" örneğin. Mesela Keloğlan evleneceği kızı hastalığından kurtarmak için yola çıkıyor ve Kaf Dağı'nı aşıp Gülen Ayva'yla Ağlayan Nar'ı alıyor, üç simge kullanarak bu olayı anlatabiliriz. Neyse, üçlemeler de var ki bunlar birbirlerinden ayrılamayan ama değişebilen olaylar dizisini oluşturuyor Propp bu özel yapıları da yeri geldikçe inceliyor. Okur bildiği masallar üzerinden bu simgeleri görselleştirebilir hemen, mesela kahraman önerilen güç işlerden biri yeme ve içme sınaması. Obelix'in dünyaları yiyip asıl yemeğin ne zaman geleceğini sorduğu Mısırlıların ağladıkları sahne geliyor aklıma, sınandıkları diğer işler de ayrı ayrı simgelerle gösterilebilir. Propp her ne kadar işlevleri simgelese de bazı olayların ve davranışların temayülden sapabileceğini söylese de bu durumla hemen hemen hiç karşılaşılmadığını söylüyor, tabii kendi incelediği masallara bakarak söylüyor bunu. Dünyanın algılanışıyla ve haliyle dille alakalı bir şey diye düşünüyorum bunu, Hint-Avrupa dillerinin dışında, örneğin Bantu dil ailesinde masalları incelesek farklı bir örüntü çıkar mı ortaya acaba? Bu soruyu Propp da soruyor bir yerde, bütün olağanüstü masalların tekbiçimli olmaları ön kabulüyle aynı kaynaktan çıkıp çıkmadıklarını sorguluyor, hemen ardından da bu soruyu biçimbilimcinin cevaplamaya hakkı olmadığını söylüyor, tarihçilerin ve filologların bu konuda daha çok söz hakkı var, zira biçimbilimciler sadece biçimsel yapıyı ortaya koymakla sorumlular. Neyse, sonuçta otuz bir işlev saptıyor Propp, hepsi tek bir eksene bağlı. Kitabın sonunda Meletinski'nin bir makalesi var, o makaleden öğrendiğimize göre Lévi-Strauss ve Greimas gibi düşünürler Propp'un biçimsel yeniliğini kendi görüşlerince "güncelliyorlar" diyeyim, değişikliklere uğratıyorlar. Bu makale Lévi-Strauss karşısında bir savunu olarak da görülebilir, eleştirilere bir cevap niteliği taşıyor ve biçimbilimin genel hatlarını çiziyor. Çok değerli, Masalın Biçimbilimi kadar.
"Olağanüstü Masalların Dönüşümleri" makalesinde Propp masalların kökenine ve değişimine odaklanıyor. Biçimbilimin oluşturucu bölümlere yüklediği anlamın açıldığı söylenebilir, "mekanik birleşme" sayesinde özel öğelerin değişmesi ve niteliği genel oluşumun özellikleriyle uyumunu bozmuyor. Biçemin din kökenli olması durumundan da bahsediliyor ve Propp'a göre biçimin aynılığı durumunda dinsel biçimi birincil, masalın ikincil kabul etmek gerekiyor. Arkaik dinlerde durumun bu olduğunu özellikle belirtiyor Propp, bu ilginç açıkçası. Pagan inanışlarından ve metinlerinden çok şeyin devşirildiğini biliyoruz, dolayısıyla dini belge daha eski tarihli değilse bu görüş geçerli değil sanıyorum. Bir de rastlantısallık olgusu var ki Rigveda ve Baba Yaga arasındaki bağıntının aslında bağıntı olmadığı, tamamen tesadüfi bir benzeşmeden bahsedilebileceğini söylüyor Propp. Kısacası şu: "Olağanüstü masal eski dinlerden gelir ama çağdaş din masallardan gelmez." (s. 157) Aziz Georgius'un ejderhayı öldürmesi meselesinin masallarla doğrudan bir ilişkisi olduğu malum, burada masalların baskınlığından ve Kilise'nin bu birleşmeyi zorla kabul ettiğinden bahsediliyor, bazı durumlarda heteronom olguların karşılaştırma dışında tutulması gerektiği söylense de buna benzer örneklerde kökenler -her ne kadar muğlak olsa da- göz önüne alınmalı. Masalın hangi olguyu kendi dünyasına çekip değişeceği de yine biçimsel açıdan incelendiğinde basit bir sonuca varılıyor: Masal yalnızca kendi kuruluşundaki biçimlere uygun olan şeyi kendi dünyasına çekiyor, başka bir şeyi anlatıya eklemiyor.
Kurmacanın yapısal boyutu açısından temeller temeli bir araştırma, ilgililer geciktirmeden okumalı. Keşke Kahramanın Sonsuz Yolculuğu'nu bunu okuduktan sonra okusaydım diyorum şimdi, muhtemelen tekrar okuyacağım Campbell'ı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder