Yanlış Numara, yanlış numarayı arayanlar üzerinden kurmaca kurmaca. Sıklıkla çevrilen bir yanlış numaranın sahibi küfür yiyor, hakaret yiyor ama hattını değiştirmiyor, yaşama dair materyal elde etmek için iyi bir yol. Paul Auster'ı anıyor ki rüyalarının metinlerden aparma olduğunu, Auster'dan esinlendiğini anlayıp kendini biraz daha öteye iteleyebilsin. "Bende telefonun karşı ucunda gerçek bir insan bulmak ve dolayısıyla onun hikâyesini öğrenmek umudunu doğuran, belki yeniden hatırlatan o günlerde, yıllardır yazmakta olduğum romana yeniden döndüm." (s. 25) Bağlama oturttuk olanları, devam. Mağazalardan ürün satmak için arayanlar, çağrı merkezi çalışanlarının anlayışsızlıkları derken bir telefon sapığının olmasını istiyor anlatıcı, böylece her gün bu yaratım biçimini sürdürebilir. En sonunda arayan kişiyle farklı türde bir bağlantı kuruluyor, yakın. Anlatıcının çözmeye çalıştığı bir gizemi açığa çıkarıyor arayan, aranan bir adresi bulduğunu söylüyor, anlatıcının yanına gelmek üzere yola çıkıyor. Son. Öngörülmeyen çözümler için rastlantısal bağlantılar. Bir metni yazmak için gerekenlerden biri.
Yaz Günü Tango, hamakta sallanan bir göbek, ellerin ve kolların keşfedilmesi, bacakları hareket ettirme çabası, yazamamak. Tango için çalınan müzik adamımızı harekete geçiriyor ve sevgilisiyle/partneriyle arasını açıyor, kadın/adam gitmek istese de bizimkinin pek gönlü yok. Nihayetinde dans ediliyor, gözlemleyenin içinde kıskançlıkla birlikte zevk oluşuyor, partnerinin kulağına fısıldayan adamın flörtöz davranışları keyif veriyor. Bacakların güzelliği hakkında mı konuşuldu, neler oldu? Yazmak için gereken bilinmeyen faktörü doğuyor, belki adam/kadın yazacak bir şey bulduğu için öykü sona eriyor. Cumartesi için söyleyecek pek bir şeyim yok demek istiyorum ama feci kıskandım babayla oğlunun yıkıcılık ve yapıcılık arasında gidip gelen ilişkisini, o yüzden biraz açacağım. Boynuz kulağı geçmek istese de bunu yazı yoluyla yapamayacağını seziyor, her ne kadar bu konuda iddialı olsa da. Babasının metinlerinin yanında kendi metinlerinin pek başarılı olmadığını düşünüyor oğul, bu yüzden başka bir noktadan kazanılacak zaferin peşine düşüyor. Babanın gençlik fotoğraflarındaki kadınlar, kadınlar, kadınlar nerede? Köşesinde oturan yaşlı adamın bir zamanlar sürdüğü rengarenk hayattan pek iz kalmamış gibi görünüyor, o halde oğul için bir fırsat bu. Bir sürü kadınla seviştiğini söylüyor, baba gülümsüyor. Oğlu da kendisine çok benzediği için, babasıyla ettiği mücadeleyi oğlunun sürdürdüğünü gördüğü için, belki de bunlardan başka bir şey için. "Kahreden sessizlik... Albayım." (s. 46)
Kısa, yoğun, bazen sadece diyalog halinde, bazen tek bir olayın anlatımı biçiminde, bazen bir durumun çeşitlenmesi üzerine iyi öyküler bunlar. Özgüven'in çevirilerini iyi biliyoruz, öykülerini de bilmeliyiz. Bence. Evet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder