Anlatı bir gün süresince yaşanan olaylara odaklanıyor ama nasıl bir gün, görmelisiniz. Rick Deckard sabah uyanıyor, eşiyle tipik tartışmalarından birini sürdürüyor. Iran'a göre androidler zavallı varlıklar, Mars'ta kapana kısılmış bir şekilde varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar ve arada sırada Dünya'ya kaçmaları hoş görülebilir. İnsanlık böyle düşünmüyor, özellikle Deckard. Öldürdüğü android başına 1000 dolar alıyor, dünyanın ayvayı yediği bir zamanda iyi para açıkçası. Elektronik bir hayvanları da var, koyun. Statü göstergesi, sınıf atlama aracı. Gerçek hayvanlar inanılmaz pahalı, elektronik olanlar satın alınabilir seviyede ama gerçek olmadıkları ortaya çıkarsa insanlar aşağılıyor sahiplerini, bu yüzden Deckard ve eşi hayvanlarının elektronik olduğunu gizliyorlar. Zaten birine, "Hayvanınız gerçek mi?" diye sormak büyük terbiyesizlik olarak görülüyor, ahlaki değerler sahip olunan metaların gerçek olup olmamasına göre biçimlenmiş. Böylesi bir dünyada pek çok şey gizleniyor veya daha sanal biçimlerde yaşanıyor, sanal ortamlardan biri, adını "empati makinesi" diye üfüreceğim bir şey. Tuşlarıyla duygu durumlarını ayarlayıp unutulmuş duyguları yaşayabiliyor karakterler, başkalarıyla empati kurabiliyorlar, böylece zaman da geçiyor, tozlar bir süreliğine unutuluyor. Kıyamet sonrası zamanlar yeni inançlar da yaratmış, gerçek yaşamın da sanaldan aşağı kalır yanı yok açıkçası. Mercerizm denen bir nane var, Mercer denen varlığın/adamın müritleri yeni dünyaya yeni emirler vasıtasıyla uyum sağlayabiliyorlar, bunu "tavuk kafa" denen tipler de başarabiliyor. İnsanın beyin yapısı bozunuma uğramış durumda, bazı insanlar bilişsel yetilerini kaybederek bitki olmaya doğru hızla yol alıyorlar, bunlara önce "tavuk kafa", sonrasında "karınca kafa" veya benzeri bir şey deniyor. John Isidore'la karşılaştığımız zaman tavuktan hallice kafasının aşık olma açısından işlevselliğini yitirmediğini anlıyoruz, yarısı boş bir apartmanda yaşayan adam alt katına taşınan kadına aşık olacak, sonrasında kadınla kadının arkadaşlarına yardım elini uzatacak ama önce Deckard'ın bölümlerine bakmalıyız. Dedektifin öldürmesi gereken beş android var, yeni modeller ve insanlardan ayrılmaları çok zor, Voigt-Kampff Testi'nin işe yaradığı söyleniyor ama birtakım şüpheler var, insanların android sanılıp öldürüldüklerine dair söylentiler dolaşmaya başlayınca androidleri üreten şirkete gidiyor Deckard, kısa süre önce avın başındaki Dave Holden'ın androidlerce saldırıya uğrayıp ekarte edilmesinin ardından avın başına getiriliyor ve amirini indiren androidlerin peşine bu kez kendisi düşüyor. Filmin başladığı sahnedeyiz şu an, Deckard mekana gelip Rachael Rosen ve Eldon Rosen'la tanışıyor, Rosen Şirketi'nin esas elemanları. Bu noktadan sonrası av-avcı ve insan-android tanımlarının muğlaklığı üzerinde kurulu. Deckard, Rachael'a testi uyguluyor ve kandırılmanın kıyısından dönüyor, testin güvenilirliğinin çok düşük olduğu ortaya çıkıyor, androidler varlıklarını sürdürebilir, tabii ortaya çıkıp öldürülmezlerse. Kaçmaca, kovalamaca, insanın temel niteliklerini taşıyan androidleri eskisi gibi düşman olarak görememece, Deckard günün başında androidleri katil olarak görürken günün sonuna doğru fikirlerini toptan değiştirecek noktaya doğru yaklaşıyor ama karar vermek zorunda, ya düzenin sürmesini sağlayan piyonlardan biri olacak, ya da, eh, başka bir şey olmayacak zaten.
PKD'nin insanı terste bırakan oyunlarının en iyilerinden biri bu metinde yer alıyor. Mercerizm ve karşı güç olarak muhalif bir radyo programı yapımcısı, PKD'nin tipik düalizmini oluşturuyor, iki inançtan hangisi ağır basarsa insanlar o tarafa çekiliyor ama mutlak bir gerçek, mutlak bir doğru veya yanlış yok. Olay örgüsünün içinde Deckard'ın android olup olmadığından bile şüphe ediyoruz, android avlayan bir android olarak varlığını sürdürüyor olabileceği fikrinden kurtulamıyoruz bir türlü, zira android olduğunu bilmeyen androidler ortaya çıktıkça kimin ne olduğu iyice muğlaklaşıyor, bilinmeyenin içine doğru çekiliyoruz. Kurulan muazzam bir tuzaktan bahsetmeliyim, Deckard'ın ölümle burun buruna geleceğini hiçbir şekilde çıkaramayacağımız durumlar yaşanıyor, androidler şahane planlar kuruyorlar ama empati yetenekleri davranışlarında birtakım tutarsızlıklara, bozulmalara yol açtığı için eksiklerini iyi gizleyemeyenler hemen ortaya çıkıyor. Deckard'ın uğraştıkları sona kalan zeki tayfadan gerçi, bulunmaları kolay olmuyor. Liderlerinin sesini dinliyorlar, bunu Deckard da yapıyor ve iki ilahi güçten birinden yardım alıyor, Musa'nın dağa çıkıp Tanrı'yla konuşması gibi. Dinler tarihinden referanslar aralara derelere iyice serpiştirilmiş, dikkatli okur bulabilir bu göndermeleri.
PKD'nin en iyi metinlerinden biri, söyleyecek fazla bir şey yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder