Pavese'nin gençlik ve ilişkiler yoluyla çattığı bir roman.
Pieretto, Oreste ve anlatıcı, üç yakın arkadaş. Öğrenci bunlar Oreste tıp okuyor, diğerleri hukuk fakültesi için hazırlanıyor. Günler aylaklıkla, arada sırada da çalışmakla geçiyor. Kadınlarla kurulmaya çalışılan ilişkiler, alkol, gençlik, her şey çiçek kokusuyla bir olmuş ve günlerin nasıl gelip geçtiği anlaşılmıyor.
Bir gün tepe tepe gezerlerken bir araba görüyorlar, arabada bir adam var ve ölmüş gibi gözüküyor. Yanına gidiyorlar, görüyorlar ki Poli. Zengin bir arkadaş, ailesinde para gani. Poli öylesi rahat ki anlatıcının dediğine gel: "(...) Ama o akşam keyfim biraz yerindeydi. Poli ile geçen günkü karşılaşmamız vicdanımı rahatsız eden birçok kuruntudan kurtarmıştı beni, dünyada benden daha saçma, ayrıcalıklı kişiler, gece gündüz benden daha fazla eğlenen tembeller var, dedim kendi kendime. Kentte oturan birer taşralı olan annemle babam, bilmeden şunu sokmuşlardı kafama: Ancak yoksulların çılgınlıkları sana göredir, zenginlerinki değil. Yoksul, dilenci anlamına gelmiyor elbet burada." (s. 22) Burası önemli, ileride Poli'yle bu üç arkadaşın yaşadıkları olaylarda bu izleği takip etmek gerekecek.
Bir gece Poli'yle birlikte dansa gidiyorlar, Rosalba da yanlarında. Rosalba'ya Poli'nin kırığı diyebiliriz. Acı çekiyor, Poli'ye aşık çünkü. Poli'yse kayıtsız, sadece yaşayan bir adam. "Korkunç bir güç var bizde, özgürlük. İnsan masum olabilir. Acı çekmeyi de seçebilir." (s. 30) Gerçekten de acı çekiyor Poli, Rosalba tarafından bıçaklanıyor ve Oreste'nin gözetiminde yatıyor bir süre. Sonraları Rosalba'nın intihar ettiğini duyacağız.
Üç arkadaş, Pieretto'nun ailesinin çiftliğinde geçiriyorlar tatillerini. Kentteki aylaklıklarının üzerinden uzunca bir süre geçiyor. Bir gün Poli'yle karşılaşıyorlar, tepedeki evde kalıyor, yanında eşi var. Evlenmiş. Gidip bir süre onlarda kalıyorlar. Eve zengin dostlar geliyor, bunların ortama kattıkları garip vaziyet, falan. Sonra Oreste'yle Poli'nin eşi Gabriella arasında bir yakınlaşma oluyor, meğer severek evlenmemişler. En sonda da Poli'nin verem olduğu ortaya çıkıyor, hastaneye götürülürken bizimkiler de hayatlarına geri dönüyor.
Ya leş gibi anlattım, kitapları okuyup sıcağı sıcağına yazmayınca unutuluyor çoğu ayrıntı ama genç insanların farklı hayatlarla imtihanı diyelim, kadınlarla özellikle. Buna benzer bir şey. Bir de Poli'nin tedavi olmayı reddettiği bir bölüm vardı, şimdi bulamadım. Tezer Özlü'yü andım, o da kanser olduğu zaman ilk adımda tedavi olmayı reddetmişti. O da anımsamış mıdır Poli'yi, ya da zaten aklında mıydı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder