19 Şubat 2013 Salı

Neil Gaiman - Sandman/Sen Oyunu

Ana hikâyelerden bağımsız bir Sandman sayısı bu. Kurgusal olarak bağımsız, yoksa önceki sayılarda yer alan bazı karakterler şöyle bir görünüp kayboluyor.

Birbirine bağlı iki kurguyu izleyeceğiz. Birinde karla kaplı bir diyarda bir kuş, fare ve maymun var. Gerçek demeye de dilimin varmadığı dünyada Barbie'yle arkadaşları Wanda ve diğerleri yaşıyor. Bağlantı şurada; bu ilk diyardaki hayvanlardan biri, saydığım üçlüden ayrılıp haber uçurmaya gitmiş bir dördüncüsü, dev bir köpek diyeceğim, Barbie'nin önüne çıkıyor ve geri dönmesi gerektiğini söylüyor. Barbie hatırlıyor hayvanı hayal meyal.

Ya bodoslamadan giriyorum, resifler var dostlar. Rüya alemiyle gerçekliğin arasında sıkışmış resifler var. Bazıları şekilleniyor, bazıları parçalanıyor, bazıları yok oluyor. Bu Barbie'nin çocukken sahip olduğu resif/düş dünyası, bilinçaltının katlarından biri diyebiliriz, boku yemek üzere. Çünkü bilinçaltı büyük bir çöplüktür kariler, öyle bir kokar ki gün düşüne dalarsınız da ne olduğunu anlamadan, her şeyi unutmuş olarak kendinize gelirsiniz. Bazen de böyle olmaz, bu resif, sahip olduğu hayatı tehdit edecek kadar tehlikeli bir hale gelir. Burada ele geçiriliyor, Guguk Kuşu tarafından. Guguk Kuşu, Barbie'nin çocukluğu. Leş bir çocukluğun son izi. Freudyen bir hikâye, kralına kadar. Olayın bir boyutu, bu resifin akıbeti. Sandman olayları izliyor sadece, olacakları bildiği için her şeyin sonunda bazı seçenekler sunuyor, o kadar. Öküz gibi sayıda bunlar olmuyor tabii sadece, Ay'ı yeryüzüne indirip Sandman'in diyarına yol açan bir hanım var mesela, bu Barbie ve arkadaşlarıyla aynı binada oturuyor. Kötü bir adam var, bu arkadaşları rüyalarına hapsedip sonsuz bir kabusa uyandırmak istiyor. Gebertiyorlar bunu falan. Bir de marjinal olarak kabul görmüş lezbiyen, transseksüel kardeşler var. Onlar deyip ayırmayacağım, biziz. Sen ben kadar biz. Ne diyorum.

Güzel, şimdi yazabilirsem Sevgi Soysal yazacağım. İyi okumalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder