Öncelikle İnkılâp'ı kutlamak lazım, bir kitabı parçalayıp parçaları 10 senede bir bastığı için. Süper strateji.
İlkini okuyalı kaç yıl oldu bilmiyorum, araya dizisi de girdi. Hikâyelerden sekizini dizileştirdiler, aşağı yukarı 50 dakikalık bölümler halinde. Şahane o dizi, kaçırmayın. Ya da kaçırın, kitabı okuyana kadar.
Bütün Kargaşanın Sonu: Dizide var. King'in olağanüstünü olağanlaştırması hakkında bir şeyler dedim diye hatırlıyorum, o yüzden direkt geçek.
Sağlıklı bir ailede büyüyen iki çocuk. Biri zeki, diğeri en zeki. Dahi gibi bir şey. Çocuk yaşta profesör falan oluyor, bilim dalından bilim dalına atlıyor. Aç bir herif. Abisiyle ilişkileri gayet doğal. Çocuk ev yapımı planörle yüzlerce metre yüksekte uçarken abisi aşağıda haykırarak peşinden koşuyor. Doğal; küçük kardeşi dizginlemek için koşar insanlar. Değişik; kardeş dahi olunca ev yapımı bombayı patlatmasın diye peşinden koşturabiliriz.
Yıllar geçiyor, küçük büyüğü ziyaret ediyor. Dünyanın kafayı yemesinden şikayetçi. Her kanalda cinayet, kıtlık, bilmem ne. Yanında iki kovan var, arı kovanı. Arıları salıyor, sokmuyor arılar. Sebebi de Teksas'taki bir su kaynağı gibi bir şey. Oradaki suyu içenler gayet sakin insanlarmış. Bir çember istatistiğiyle kasabanın ve civarındaki bölgelerin suç istatistiği çıkarılmış. Kasabada tık yok. Bu suyu damıtıp Malezya civarındaki bir yanardağa döküyorlar. Korkunç bir miktardan bahsediyoruz tabii. Amaç, bulutlar yardımıyla insanları sakinleştirmek. Lakin gencimizin atladığı bir şey var; insanlar sakinleşiyor ama zekaları da geriliyor. Alzheimer.
Bütün hikâyeyi kendisine ölümcül bir karışım enjekte eden abiden dinliyoruz. Kan grubuna göre kendisine bir zaman biçiyor ve o sürede ne olduysa anlatmaya çalışıyor. Sonlara doğru karışımın etkisiyle saçmalamaya başlıyor falan, harfler birbirine giriyor, bir şeyler. Mükemmel.
İnsan Alışıyor: Castle Rock, her zamanki gibi. Küçük bir muhitte insanların doğaüstü olaylara alışması hadisesi. King çok seviyor böyle işleri, insanları anlatırken öyle ayrıntılar veriyor ki öyle bir kasaba sahiden varmış gibi. Şahane.
Takırdayan Dişler: Yine tipik bir öykü, kötülükle karşı karşıya kalındığı zaman, veya kötülüğün olduğu yerde diyelim, paranormal aktiviteler ortaya çıkıyor.
Dayımız bir benzin istasyonundan dev bir diş takımı alıyor, oyuncak. Arabasına aldığı otostopçu bir genç bunu soymaya kalkınca dişler canlanıyor. Tabii canlanması için adamın inancı itici uyarıcı oluyor burada. Sanki gerçekten canlanacakmış gibi. Harbiden de canlanıyor ama, çocuğu paramparça ediyor. Falan.
Lastik Pabuçlar: Mastering gibi bir işle uğraşan gencimiz, çalıştığı binanın üçüncü katındaki erkekler tuvaletinin bir kabininde kirli lastik ayakkabılar görür. Her seferinde görür o ayakkabıları, bir süre sonra etrafında ölü sineklerin de olduğunu görür. Hayatına son derece normal bir şekilde devam ederken bir yandan da aklını kaybedecek gibi olur ayakkabılar yüzünden. Bir iş arkadaşına binada hayalet olup olmadığını sorar, arkadaşı hikâyeyi anlatır. Uyuşturucu satıcısıymış, biri öldürmüş onu falan. En sonunda bizimki yüzleşmeye gidiyor, hayaletle konuşuyor. Burada bir ayrıntı var, süper: Hayaletin yüzünde kendi yüzünü görüyor önce, kendiymiş gibi. Bunun sebebi de beynin savunma mekanizması. Aklı pat diye kaybetmemek için. Yüz yavaş yavaş değişiyor sonra. Neyse, meğer dayımızı işe alan adam öldürmüş bu zavallıyı, uyuşturucuyu alıp satmış ve parasıyla rehabilitasyona girmiş. Ne kadar boktan bağlandı değil mi? Ne yazık ki. Sonu da bir o kadar boktan. O kadar güzel yazıp batırma işi nadiren oluyor gerçi King'te, o kadar olur diyor, geçiyoruz.
Muhteşem Bir Müzik Grupları Var, Bilirsiniz: Bu da dizide var. Bir çift seyahat ederken kayboluyor, bir kasabada buluyorlar kendilerini. Kasabada Jimi Hendrix, Janis Japlin, Jim Croce gibi şahane adamlar var ama kasabadaki halleri pek şahane değil. Hen hen hen hen. Korkalım.
Evde Doğum: Şaka maka The Walking Dead'in fikir babası olabilir bu. Aksiyonsuz olanı. Bir de zombileşme sürecinde etken uzaylılar. Normal insanların başına normal olmayan şeyler gelse neler olur? Adam kendisi diyor zaten benim yapmak istediğim şey bu diye. Yapıyor da. Manyak hikâye.
Yağmur Mevsimi: Karanlıkta 33 Yazar derlemesinde de mevcuttu bu. Tamamen bok ederim, hiç anlatmıyorum. Abartılı övüyorum hepsini ama bu gerçekten güzel bak.
Pardon Doğru Numara: Kitapta yer alan tek, "Eh," diyeceğimiz. Senaryo tarzı. Zamanda gerilik, ilerilik. Bu tarz.
On numara, üçüncüsünü bulursam kaçırmam. Oku pamps.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder