8 Kasım 2012 Perşembe

Atilla Birkiye - Son Yemek

Anlatıcı genellikle anlatıcı, esas adamımız "Yazar" olarak geçiyor ama Yazar'ın da anlatıcı rolüne büründüğü bazı bölümler var. Onun haricinde anlatıcı. Evet.

Yazar, onuncu kitabını yazmaya çalışıyor ama aklına bir türlü bir şey gelmiyor. Başarısız bir evliliğin ardından Selma diye bir hanımla beraber. Kendine güveni yok, evliliğe karşı, sık sık kendiyle çelişiyor, burcu muhtemelen Balık. Babadan kalan evi satıp deniz gören bir çatı katı satın alıyor, burada yazacak. İnşallah.

Okumaya başlar başlamaz bir düşle karşılaşıyoruz, polisler evi basıyor ve ne kadar kitap verse çuvallara doldurup gidiyorlar. Yazar uyanıyor, gerçekten de kapının çaldığını duyuyor. Bu noktada bir düşünüyoruz, acaba fantastik bir olaylar mı olacak? Çünkü büyük şehirde yalnız insan kadar acayip olaylar yaşamaya müsait biri yoktur, hele böyle bir adam söz konusuysa. Karısına korkularını anlatmamış, sadece bunalımını yansıtmış, bu yüzden de şutlanmış. Zamanında liberal bir yayınevinde çalıştığı için her an yakalanmayı bekliyor ama öyle bir şey yok, adamın kendi kuruntusu.  En büyük derdi kitabını bir türlü yazamamak ama, ne yaparsa yapsın yazamıyor ve bunu Semra'yla olan ilişkisine de yansıtıyor. Bunalım sebebini Semra'ya söylediği gün bir mektup alıyor, gomonik hadiselerde bulunup kaçmak zorunda kalan, evli barklı, adı meçhul bir adamdan. Şimdi kitabın sonuna kadar bu mektupların kimden geldiğini bilmeyeceğiz ama böyle kurgulara bulmaca gibi yaklaşıp işin keyfini piç edenler anlar ki iki ihtimal var; Semra veya Yazar. Yazar, mektupları kendi yazıyor olabilir, şizofren falandır ve buradan olay çekildiği yere kadar gider. Pek mümkün değil, 90 sayfada çözümlemesi zor. Geriye Semra kalıyor. Eh, sonuç pek şaşırtıcı olmuyor o zaman.

Bu mektuplar geldiği sürece Yazar kitabını bitiriyor, bu sırada Selma bir burs kopararak İngiltere'ye gidiyor altı aylığına, Yazar çok kötü oluyor. Garanti aldatır bu beni, falan. İlişkileri de bir acayip; sanki deney faresiymişler de sonuçlarını konuşuyorlarmış gibiler. Bir sıcaklık yok. Seks var da o seksi hiç yapma daha iyi.

Bir de bu mektupların içeriği. 70 ve 80 dönemi için çok canlı detaylar içeriyor. İşkenceler, kaçmalar, kovalamalar. Böyle.

Şu AFA'nın gözünü seveyim, neden battıkları ortada. Böyle güzel şeyler basarsan seni kim okur arkadaş, kapağı yaldızlı şeyler basıcan. İşi bilecen, işe gitmeyecen. Bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder