5 Kasım 2012 Pazartesi

Demir Özlü - Sürgünde On Yıl

Önce Demir Özlü'nün Fin eşi gitmek zorunda kalıyor, ardından Demir Özlü. İki tema var, biri sürgün. İkincisi Türkiye'nin siyasi panoraması. Öncelikle Özlü'nün döneme ve sol görüşlere yaklaşımı şöyle:

"Daha 11'ler - CHP Hükümeti sırasında Türkiye'nin yakın siyasal geleceğinden umudu kesmiştim. Sadece iktidar olmaya çalışan siyasal gruplar açısından değil, toplumsal muhalefeti örgütlemesi gereken sol bakımından da. Gerçekten sol olmak isteyen gruplar da tam bir kaos, yöntemsizlik ve en acısı ideolojik gerilik içerisindeydi. Gençlik kesiminden olanları ise, yönlendirilerek ya da mecbur edilerek şiddete sürüklendirilmişlerdi. Sanırım istenen de buydu. Çünkü şiddet alanına, politikada silahların konuştuğu alana girdiniz mi, sonunda ağır basacak olan elinde en güçlü silah olandır. Bu da kuşkusuz "Devlet" olacaktı." (s. 9)

Başlangıç böyle, ardından kısa bir bakış geliyor 70'lerin sonlarına. Koşa koşa gelen darbenin ayak sesleri işitilince siyasetten kopmamak, cuntanın ardından iktidar olmak amacıyla siyasilerin suskunlaştığı veya suskunlaştırıldığı bir dönem. İlerici, vatanseverlikle dolu bir ortamda büyüyen Özlü için Türkiye giderek çekilmez bir yer haline geliyor, karısı da dış basında bir iki yorum yapıyor ve kara listeye alınıyorlar. Gidiş bu sebeple. 6 ay olacağını düşünüyor Özlü ve çok iyimser olduğunu kendi de kabul ediyor.

İstikamet Stockholm. Kültür bakanlıkları, dernekler vs. Özlü'ye burs sağlayacak ve Özlü yaşamını bu şekilde idame ettirecek. Öğretmenlik de yapıyor arada, bu sırada büyük bir yaşama uğraşı var tabii.

Ben daha çok Özlü'nün metinlerini aydınlatabilecek bölümlere odaklandığım için yolculuklarını, kimlerle tanıştığını falan pek anlatmayacağım. Orta Avrupa'yı geziyor diyelim. Tezer Özlü'yle buluşmaları var mesela. Sonra Tezer Özlü'nün vefatı, o kadar. Aralarında ne yaşandı, ne konuşuldu, hiç bilmiyorum ama Demir Özlü'nün Tezer Özlü hakkında tek kelime etmemesinin sebebini çok merak ediyorum. Sonra derin bir nefes alıp kendime geliyorum, başka bir şey düşünüyorum. Çünkü bana ne ne düşündüğünden. Bilinmesini isteseydi kendi söylerdi.

Neyse, metinler. Stockholm büyük ve sessiz bir şehir, Demir Özlü'nün oturduğu yer daha sessiz. Tek tük insanlar geçiyor. "Yüzü kırmızıya boyalı bir apartmanın dördüncü katıydı bu ve odanın penceresi, boş kumluk bir avluya, kırmızı ya da mavi boyayla boyanmış madeni kaplı öteki yapıların çatılarına bakıyordu. Orda hiç kimseyi görmüyordum. Kuzeyin insansızlığı. Derin ıssızlık. Kentin ortasındaki ıssızlık. Seni kendine çeken yalnızlık. Görünen buydu işte." (s. 18) Gecelerin en uzun sürdüğü zamanlarda bir parçacık ışığa muhtaçlık, bir sürü şey. Bu konuda kendi beğenim doğrultusunda bir bölüm alacağım, bana masal gibi geldi: "11 Aralık 79'da İsveç'e gelişimin ertesi günü, oğlumun, evin yanındaki yuvada katıldığı Santa Lucia töreni vardı. Sabahın 7'sinde oraya gittim. Stockholm'da karanlığın en uzun sürdüğü dönemler... Peri gibi beyaz elbiseler giymiş çocuklar, ellerinde mumlarla dolaşıyorlar, Tanrı'dan ışığını artırmasını isteyen şarkılar söylüyorlar." (s. 34) İnsan Orta Dünya'daymış gibi hisseder kendini ya, ortama bak.

Darbe olur, kaçan aydınlar kaçar, kaçamayanlar hapse atılır. Gönüllü sürgünlükten zorunlu sürgünlüğe doğru adım adım ilerleyen Özlü, kendini diğer sürgün yazarlarla karşılaştırır. Seferis, Mann, Brecht, Remarque. Seferis'in çocukken göç etmek zorunda kaldığı İzmir'e duyduğu özlemini anımsatarak kendisinin bildiği Türkiye'nin yok olduğunu söyler. Türkiye yitik bir ülkedir artık. Demir Özlü'ye kitap okuyup yazmaktan başka, bir de dostlarını görüp Avrupa'yı gezmekten başka bir iş kalmaz. Birçok toplantıya katılır, Ginsberg, Kundera, Steiner gibi mühim yazarlarla tanışır. Bir de üniversiteden hocalarıma rastladım: Emine ve Esko Naskali. Esko Fin, iyi Farsça bilir ama anlatamaz. Emine Naskali'yse tam bir dilbilimci. Finlandiya'da yemek yiyorlar berabercenek.

85'te vatandaşlıktan çıkartılıyor Özlü, birçok Türk ve yabancı aydın bunu protesto ediyor. 91'de vatandaşlık geri veriliyor ve memlekete dönüyor Özlü.

Pek kısa anlattım, geri kalan bölümlerde bolca Avrupa, bolca kent ve bolca özlem bulacaksınız.

2 yorum:

  1. 91'de vatandaşlık tekrar verildiğinde yurda dönüş yapmadığı için bazı problemlerle karşılaşmıyor mu?

    YanıtlaSil
  2. Karşılaşıyordu diye hatırlıyorum ama yazmamışım onu. Unuttum mevzuyu ya kitap da 350 km. ötede şimdi.

    YanıtlaSil