26 Ekim 2016 Çarşamba

Nejat İşler - Gerçek Hesap Bu!

Cemile huysuz bir ihtiyar olacağımı söyledi. Doğru dedi, delirdim. Reklamlardan delirdim, kötü şarkılardan delirdim, yüzeysellikten delirdim. Geçen gün her şeyi ölümüne eleştirdiğimi fark ettim, genellikle kötü eleştiri. Aklıma gelen ilk örnek, günümüz müzisyenleri. Hemen huysuzlanmalıyım. Birincisi, Beat kardeşlere benzetilen bir müzisyen var, o dönemin ruhunu taşıdığı söyleniyor. Vallahi ben banka reklamında oynayan bir Beat tanımıyorum, siz tanıyorsanız lütfen beni aydınlatın. Yani eleştirmen arkadaşlara da teessüf ediyorum, dilinizin ayarını lütfen düzgün yapın yahu. İkincisi, içinde gıda maddesi geçen şarkılardan zerre hazzetmiyorum. Çorba, çay, reçel... Eeeyh, bu kadar yeter, kendimden de hiç hazzetmiyorum böyle yapınca. Önce ekmek, sonra ahlak; iş bu noktaya getirildiyse kızacak ne var ki? "Yaşaması zor bir ülkede her gün debeleniyoruz zaten" boyutu devreye girince her şey tamam. Her şey muhteşem. Değil ama. Belki öyledir. Midir?

Neyse, Nejat İşler'i düşünüyorum ve adam hakkında hiçbir olumsuz düşünce barındırmadığımı fark ediyorum. Bilmiyorum, sisteme entegre olduğu noktalarda kazandıklarını başka yerlere yatırıyor olduğunu düşünmemden belki. Gözümde "kral adam" imajı var, çok az kişiye karşı böyle hissediyorum, hatta bir de Cenk Taner vardır belki, o kadar. Diğer herkes ölebilir, ben de dahil.

Bu arada hayatımda ilk defa romantik bir Türk filmine gittim, İkimizin Yerine'de biraz tutuk İşler. Mustafa Hakkında Herşey ile tanımıştım, o zamandan beri yer aldığı filmleri izledim ama bu... Eh diyorum, kameradan uzak kaldığı zamanlara bağlayıp daha iyi işler çıkarmasını diliyorum.

İşler'in anıları/öyküleri bazı dergilerde yer alıyormuş, bilmiyordum. Böyle toplu halde okuması daha keyifli geldi. Olduğu gibi yazıyor adam, dobra. Çatır çutur girişiyor, edebi değeri sorguya açık ama samimiyet dozu oldukça yüksek olduğundan göze batırmayabilirsiniz, öbür türlü kitap elinizde kalabilir.

Çocukluktan alıyor, günümüze kadar getiriyor. Belli başlı anıları şöyle:

* Kitabın telifi Gümüşlükspor'a gidiyor; Gümüşlük aşığı olan İşler, amatör ruha hasta olup takımı desteklemeye başlamış. Satın mı alıyor, başkan mı oluyor, öyle hadiseler de var.

* Sünnet hikâyesi, dedenin ramazanları, adının konması falan, hoş şeyler.

* Cağaloğlu Anadolu Lisesi'nde okuyor, zengin elemanlar falan var ve kendisi işçi çocuğu. Aşık olduğu kız tarafından reddedilmek de bu okul zamanlarına kısmet oluyor. Kızla yıllar sonra karşılaştığında kız İşler'e, "Başarılarını görünce gurur duyuyorum arkadaşım," diyor. Nejat İşler, "Hâlâ mı?" diye soruyor. Reddedilme sırasında arkadaş kalmak istediğini söylüyor kız, ona bir gönderme. Kız anlamıyor veya anlamazdan geliyor. İşin ilginç boyutu şu, İkimizin Yerine'nin bir sahnesinde -şu an repliği tam hatırlamıyorum- çok benzer bir dokundurmayla bir şey söylüyor İşler. Adamın doğal davranışı, yaşamıyla canlandırdığı karakterler arasında büyük benzerlikler bulunduğunu düşünüyorum. Mimikler, replikler, adam kendini oynuyor sanki.

* Baba solcu, dede muhafazakar, ailede çatışma var. Darbe döneminde babayı alıyorlar, ailede büyük bir korku. Adamı bırakıyorlar, tekrar alıyorlar. Meğer 15 sene evvel yaptığı bir polislik başvurusunun sonucunu bildirmek için çağırmışlar ikincide. İlkiyse unutulmak istenen anılardan ibaret. Babayla dede arasında ara ara beliren düşmanlık ve sıklıkla görülen sevgi, İşler'de yer etmiş.

* Tezgah maceraları, üniversitede okurken yavaş yavaş beyaz ekranda belirme dönemleri, arkadaşlarıyla yaşadıkları falan derken kaptırıp gidiyorsunuz. Üç filmi hakkında bir iki şey yazıp gidiyorum.

Barda çekilirken kusanlar olmuş ve iyilerle kötüler ayrı masalara oturmaya başlamış. Eh, şu ehil insanların gardiyancılık oynadığı deneyi hatırlayın. Sonra, İşler rolüne hazırlanmak için Soğukkanlılıkla'yı okumuş, nedensiz kötülüğü kaynağından almış yani.

Behzat Ç.'yi Fikret Kuşkan'la çekme planları varmış ama önce davranan başkaları olmuş. Sonra Ercüment Çözer olarak giriyor olaya, mis gibi oluyor. Dizi ekibinin çalıştığı en uyumlu, en iyi ekip olduğunu söylüyor.

Kaybedenler Kulübü İşler'in zaten dinlediği bir programmış, çok severmiş adamları. Film olayı gelince Mete Avunduk ve Kaan Çaydamlı'yla tanışıyor, onlarla takılıyor bir müddet. Bir de filmdeki miskin herifin Mehmet Ada olduğunu öğreniyoruz, günümüzde ünlü bir yönetmen. O zamanlar bir reklam işi yapıp deli para kazanmış ve sikerler deyip bırakmış işi, Kaan'ın eve başlamış. Böyle bir şeyler.

Devamı gelir bunun, keyifli olmuş.

2 yorum:

  1. Birincisi, evet huysuz bir ihtiyar olacaksın ve ben sana ergen romanı okuyacağım, huysuz insanları huysuzlandırmak kadar sevdiğim başka bir şey yok.
    İkincisi, Nejat İşler'i ben de seviyorum çocukluğumdan beri. O yüzden de kitabını bir türlü okumadım, şimdi okur da tiksinmek zorunda kalırsam diye... Ebru almış, şimdi senin yorumuna güvenerek ondan alıp okuyacağım :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bildigin gibi uyumus numarasi yapan adama dokunulmaz. Yirttim hehe. :B

      Al al, ben de korktum ama sevgimden zerre azalmadi. Helal adama be.

      Sil