Teknik yetersizliğin yanında maddi zorluklar da var, Jocelin'in hamisi olan büyük teyzesi, Lady Alison, maddi yardımda bulunuyor ama yağmur yağdığı zaman kule her seferinde pırtlıyor, dibinde su birikiyor falan ve daha farklı bir tadilat şekli gerekiyor. Roger kardeşimiz işi bırakmak istese de engelleniyor ve kafayı kırıyor, kilisenin ayak işlerini yapan adamla uğraşıyor ve adamın karısını ayartıyor. Günaha saplanıyor. Bu ayakçı kardeşimiz dilsiz miydi, kambur muydu öyle bir şey, adamla uğraşıyorlar ve adam karısını bırakıp kaçıyor. Kadın bir süre sonra ölüyor. Bir felaket havası sarıyor kilisenin etrafını, kulenin inşaatı adım adım sürerken trajediler yavaş yavaş yaşanıyor. Golding'in anlatımının sıkıcı olduğu söyleniyor ama sıkıcılık değil mevzu, mekan yaratımında insanoğlunun hataları düzensiz ve tekinsiz bir ortam oluşturuyor. Kulenin dibindeki çamura gömüldüğünüzü söyleyebilirsiniz, Jocelin'in ilahi konuşmalarına cevap veremeyen yine sizsiniz, yapıların taşları ve insanların hataları son derece elle tutulur bir şekilde kurulu. Roman bu biçimde son derece başarılı.
Kulenin yıkılıp yıkılmadığı bir yana, Tanrı'ya ulaşmak isteyen insanın yıkımı var, Golding'in meselesi daha çok bu. Babil Kulesi yükseliyor, kimileri ruhen çöküyor ve inanç bütün bunlara rağmen olduğu yerde, doğru anlaşılmayı umduğu tek yer olan kalpte bekliyor.
Ek: Özet gibi oluyor, arada tek tük yazacağım bundan sonra. Askerden dönüşte adam akıllı ele alırım. İyi günler, şimdilik bu kadar.
Bu kitap.tam bir işkence. Sineklerin Tanrısı'nı okuyun bunu gördüğünüz yerde kaçın
YanıtlaSilbiz de canımız sıkıldıkça değişik konuları cincik cincik ediyoruz. kitap yazıcaz okuyun bizim blogu
YanıtlaSilhttp://cincikliyoruz.blogspot.com.tr/