Alakarga'dan. Yerli yazarların kalelerinden biri Alakarga, aynı zamanda Saki ve Wells de bastılar, ilgiyle takip ediyorum.
Fikret Cemal'in Ölümü: Alegoriye göz kırpar. Fikret Cemal alaylı bir yazar adayıdır, gerçi bu işin okulu olduğunu sanmam. Yazarlık kursları var, bir de üzerine yaratıcı okurluk kursları çıktı. Bana göre para söğüşlemenin çeşitli yollarındandır bu kurslar, kattıkları şeyler elbet vardır ama harcanan zamana ve paraya değmez. Bir yolculuksa bu, yolu kaybola kaybola takip etmek daha iyidir. İşin okulu olarak üniversiteleri görürsek... Birini edebiyattan soğutmak isterseniz edebiyat okumasını sağlayın. Daha iyi bir yöntem bilmiyorum. Neyse, Bu Fikret Cemal kardeşimiz Ahmet Cemil'in düşlerine sahiptir, iyi edebiyatın peşinden koşar ve kliklere dahil olur. Bütün bunlar futbol alegorisiyle anlatılır, edebiyat kliklerin savaşıymış gibi. Taraftarlar, tezahüratlar, maçlar... Ahmet Cemil oyunu daha iyi oynamasıyla -öykülerinin niteliğinin gelişmesi- as kadroya falan girer, herkesin gözdesi olur. Edebiyat liglerinde şiddetlenen kavgalara devletin el atmasıyla rüya biter, demir ökçenin topuk izinde katledilen edebiyatçılar görülür. Fikret Cemal de bir hengamede başından vurulup öldürülür. Sonra edebiyat yasaklanır, yer altına iner, devrime kadar gizli gizli yürür. Ana akım fikirler tarafından desteklenmediği sürece devrimin gerçekleşme şansı hep vardır, yoksa bir başka devrim yalanı özgürlüğün gazını almayı sürdürür. Böyle bir öykü.
Kadıköy Boğa'da Bir Kadın Bir Adamı Bekliyor, Bekliyor...: Hikmet ve Aliye.
Caner'in yığma usulü klasik; bir karakterin oluşumu derlenmiş olaylarla izleniyor. Günün bir kesiti mesela. Uyanış, kahvaltı, iç dünyanın uğultusu ve motor! Bir de düşüncelerle düşüncelerin monolog haline bürünmesi birbirini köstekleyen unsurlar aslında, öyküde bu da var. Karakteri ben tamamlamak istiyorum, eşelenmemin sebebi bu aslında. Carver'ın insanları buna cuk oturur mesela. Caner'inki bir tercih meselesi, sanatçının kendi yaratısındaki sonsuz tasarrufu.
Hikmet gececi, tekelde çalışıyor ve uzayıp kısalmıyor, bombalamak istediği sıkıcı bir yaşamı var. Aliye dükkana gelince aklının bir köşesi çiçek açıyor, kadının hayatla yakından ilgili olması önemli değil. İçini döküyor, kadınla buluşmak için söz koparıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde Hikmet'i vuruyorlar, Aliye boşuna bekliyor, erkeklere hayırlar dileyerek yoluna gidiyor. Birbirini ıskalayan iki insan.
Mutsuzluğun Süregelen Tarihi: Russell'ın felsefe tarihini mutsuzluk üzerine kurduğunu düşünüyorum, tam olarak böyle bir şey ortaya çıkardı. Cengiz bir konuşmayan adamdır. İçer, dinler, düşünür. Bir içki masasında mutsuzluk bahsi açılır, Cengiz kafasında filozoflar geçidi düzenler, mutsuzluğun düşünce tarihini çıkarır.
Zalim Her Zaman Kaybeder ve Varolma Lokali, kitabın ağır topları. İlki kapitalin biçe saplaya kanını bırakmadığı işçi sınıfıyla, ikincisiyse mutlulukla bezenemeyen bir hayatın değiştirilmesi üzerine. Birkaç güzel öykü daha var, tembelliğimden yazmadım.
Hayali kurum ve kuruluşlar iyi, öyküler iyi. Caner iyi yazıyor, deneyin bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder