Yani ne olabilir? Durakta bir adam sigara yaktı, dumanına maruz kalmak istemezseniz uyarırsınız. Kapalı alanlarda zaten yasak, biz okulda yakaladığımız öğrenciye ceza kesiyoruz. Ne kaldı, yasalar çerçevesinde her türlü içilebilir. Bu tamam, içmeyenlerin sağlığını önemsemek de bir incelik göstergesi. İnsan olmanın gereği hatta. Ne bileyim, içen biri yüzünden kanser olmak istemem. Kanıtlanmış bir şey bu, değil mi? Yani kansere yakalanma olasılığını artıran bir şey sigara. O zaman çevre kaynaklı bir sorumluluk yükleniyor omuzlara. "Bana ne lan," dememek lazım. Bu noktada Brochier, üçüncü sınıf insan muamelesi görmekten ve faşizmin tek tek insanların fikrini almadan onların mutluluğu adına karar vermesinden yıldığı ve eleştirilerini bir bir sıraladığı an haklı, eyvallah ama iş diğer insanların sağlığına gelince tökezliyor.
Le Monde'a konuyla alakalı bir mektup yollayan yazar, gelen cevaplar üzerinden yürüyor. Doktorlar, profesörler, feministler, tiryakiler, her kesimden mektup alıyor ve savları bir bir irdeliyor. Genellikle ad hominem üzerinden saldırılar mevcut, bunları savuşturuyor Brochier. Saldıranların gazetede, televizyonda ismi gözüksün isteyen insanlar olduğunu falan söylüyor. Komik bir adam, hakkını vermek lazım. Onun dışında Fransa'da her yıl yüz bin kişinin sigara kaynaklı hastalıklardan hayatını kaybettiği bilgisini şöyle değerlendiriyor: "Ee, zaten öleceklerdi!" Yasakların artmasındansa insanların serbest bırakılması gerektiğini söylüyor bir de, bu da iyi gibi gözüküyor ama iş benden çıkıp başkalarını ilgilendiriyorsa orada durmak gerek. Yasadan çok felsefenin konusu olabilir aslında; sosyal ilişkilerde bencillik falan. Yasaları da felsefenin yorumu olarak görürsek, evet, bazı yasakların çok mantıklı sebepleri olabilir. Neye göre mantık, başkalarının özgürlüğünü kısıtlamamaya göre. Uçaklarda, trenlerde sigara içmek istiyor Brochier ve şirketlerin havalandırma tesisatını geliştirmesi gerektiğini anlatıyor. Çoğumuzun aklına gelmiştir; tek kişilik kabinler. Tek düğmeyle tepeden iner veya yerden yükselir, içinde istediğiniz gibi takılın. Ne güzel dünya. Böyle bir şey şimdiye kadar mümkün olmadı, gider kalemini iyice bir şişireceği için uygulanmamıştır bence. Bu durumda sigara içmeme yasağı tam bir faşizm örneği, geliştirilememiş teknolojinin suçunu tiryakiler çekmek zorunda değil. Diyor Brochier. Kirlenmek güzeldir mantığını örnek veriyor; kirlenmeyen çocuk öğrenemez. İstediği yerde sigara içemeyen adam mutsuz olur. Pek bağdaşıyor gibi görünmüyor.
Bölüm bölüm. İkinci bölüm Övgü başlığını taşıyor. Kızılderili adetlerinden mitolojiye, tütün ve tütünle alakalı adetlerin kısa bir sayımı yapılıyor. Birlikte tütün içmek barış anlamına gelir, tütün içip rüyalar görmek erginlik ayinidir, şamanlar ot ve tütün yardımıyla başka bir dünyanın kapılarını aralarlar, Bachelard'ın ateş ve tinbilim/psikanaliz temalı mevzusu ateşe, tütüne bağlanır falan, şöyle güzel bir çerçeve çizer Brochier. Burası iyi, güzel bir kaynak olmuş.
Tıp. Doktorların adam döver gibi tedavi etmelerinden bıkmış Brochier. Sigara içiliyorsa içiliyor, doktorlar görevlerini yapsın ve ötesine karışmasın, hayatlara müdahale etmesin. House M.D.'nin bir bölümünde obeziteden ölmek üzere olan bir adam vardı, adam güzel yemeklerden asla vazgeçemeyeceğini, kimsenin de kendisine akıl vermemesi gerektiğini söylüyordu. Yani yaşamak isteyen nasıl isterse öyle yaşasın, ölmek isteyen nasıl isterse öyle ölsün. Sosyal güvenliğe gelince, gözüyle bir problemi olmayan vergi mükellefinin göz sağlığı için harcanan paralardan hesap soramaması akciğer rahatsızlıkları, kalp rahatsızlıkları, diğer rahatsızlıklar için de geçerli. Diyor Brochier. Tabii gözünüzü zorla bozuyorsanız o başka ama bozarken keyif de alıyorsanız... Tartışmaya açık.
Güzel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder