Adına vuruldum. Mesafe çağrıştı. Birbirinden hızla uzaklaşan iki nokta, arayı söylemedikleriyle doldurur, bu çağrıştı. Sırf söylenmeyen de değil, mesafenin doğurduğu yeni noktalar ama aynı noktalar, gizler, anın getirdikleriyle birbirine yabancılaşan iki, bu çağrıştı. Birdenbire doğan sonsuzluğun acısı. Ayrılık sonsuzda birliğe kavuşur, bu.
Sonsuzun anlamını öğrendim, daha bir vuruldum. Catherine mektupları bulup okuyor ve araya kendi yorumlarını katıyor, annesiyle babasının mektuplarında tanıyor onları, kendini de. Mektuplarda hiç bilmediği ve çok iyi tanıdığı iki insana rastlıyor. Sonsuzun içinde üç ışık, haleleri dışında bakışımsız.
Bir kez basılmış, yeni baskısı yok. Doğru düzgün kapak fotoğrafı bile yok. Can'dan çıkmış, 2001'de.
Anne ve Pierre. İkincisi eski diplomat, bu sayede pek çok yere gidebilmişler. Hızlı yaşamlar birikenlerin yavaşlatmasıyla duruluyor ve farklı manastırlara kapanıyorlar. Dini irdelemeler buradan doğuyor; Anne'in İsa'dan başka bir eş bilmeyecek olması, Pierre için İsa-erkeklik gururu çatışmasına yol açıyor. İsa'yı yenebilmek mümkün değil, o insanoğlu için kendini feda etti. Pierre'nin feda ettiği bir şey yok, Anne'i seçti ve diğer seçenekler varlığını korudu, bazen herhangi bir seçim yapılmadığı seziliyor. Her şey mümkünse her şey olur ve seçimlerin herhangi bir anlamı yoktur, hatta seçim diye bir şey yoktur. Anne için Bakire Meryem'in seslenişinden yansıyor bu. "Kutsal kitabın söylediği gibi, erkeğin bize dayattığı kararsızlıklardan korunmadı mı o?" Meryem'e imrenmek bu durumda normal, Meryem korunmuştur, kadınlarsa erkeklerin kararsızlığında boğulmuştur. Boğulma durumu erkekler için de geçerlidir, son derece insani bir şeydir. Kararsızlık karşısında Anne'in tutumunu benimsediği bir şeylere, söz gelişi ilkelerine bağlayabiliriz. Yaşama belli bir noktadan bakmayı becerebilen insanlardan Anne, baktığı yer değişebilir ama her zaman bir sabiti vardır. Neler olduğunu anlayan da kendisi olur bu sayede: "Düşünüldüğünde bu ürkütücü bir şey ve aşkın epey güçlü, epey zorlayıcı olması gerek, sonunda birbirimizi hiç tanımadığımız gerçeği ortaya çıktığında, dayanabilmek için." (s. 31)
Manastırlarının günlük yaşamına uyum sağlarlar, Pierre'in bu konuda biraz daha çabalaması gerekir. Anne o güne kadar söylemediği şeyleri söylemeye başlayınca mektuplar can acıtıcı hale gelir ama bitmeyecek bir akış başlamıştır, yüzleşmekten başka çare yoktur. Anne, Pierre'nin ilgili, dikkatli bir koca olduğundan şüphe duymadığını söyler, sonra da insanların sokaktaki tramvaylara da dikkat ettiğini söyleyip bıçağı saplar. Yıllar boyunca yan yanayken söylemekten kaçınılanlar, araya sonsuzluk girdikten sonra akacak bir yol bulur ve bir bir ortaya çıkar. Adamın başka kadınlarla olan ilişkileri, görece duyarsızlığı ve daha pek çok şey hesaplaşılmayı beklemektedir ama Pierre cephesinden bakıldığında da yavaş yavaş ölmüş bir sevginin izleri görülebilir. Anne, Pierre'ye bir kadının ne kadar umutsuz olabileceğini, üstelik bunun en büyük mutluluğun ortasında gerçekleşebileceğini söyler ve Pierre böyle bir şeyin varlığını reddeder. Mutsuz olmak için hiçbir sebep yoktur ona göre. Aşkın örttükleri gibi geliyor bana; en başından beri içlerindeki huzursuzluğu hissettiler, bir şeyler yolunda gitmeyebilirdi ve muhtemelen gitmeyecekti, bu da her zaman sezilen büyük bir umutsuzluk yarattı ama ödün vererek ondan kurtuldular, en azından kurtulduklarını sandılar. Pierre bu mutsuzluğu sezdikçe sevgisini yitirdi, Anne ise Pierre'nin elinden geleni yapmadığını düşünerek öfkelendi ve bu yıllar boyunca bu şekilde sürdü, ta ki manastırlara kapanacak kadar tükeninceye kadar. Birbirlerini tüketmeye çalışırlar, her mektup daha sert bir üslupla yazılır. Kadın-erkek sorgulamalarında Pierre ne olursa olsun kadınlarda anlaşılmayacak bir yanın mutlaka kalacağını düşünür, Anne ise bunun erkekler tarafından anlaşılamayacak olan edep duygusu olduğunu söyler. Erkeklere çekici gelebilmek için kullanılan bir duygudur bu, kadınların emrindedir. Pierre içinse kibirden başka bir şey değildir. Anlaşamadılar ve anlaşamayacaklar.
Pierre manastırdan çıkar ve bir müddet sonra geri döner, Anne'in yemin edip manastırda kalıcı hale gelmesiyle yaşamının yarısı koparılmış gibi hisseder. Sonsuzluktan daha büyük bir sonsuzluk, başka sorgulamaları beraberinde getirir. Aile, sevgi, din ve aşk hakkında kısa sorgulamalara girişilir ve...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder