18 Aralık 2016 Pazar

Yalçın Tosun - Dokunma Dersleri

Dokunma Dersleri insanlarda bırakılan izleri tertipliyor. Ten konuşur, söz söylenir, gözler ayrılır ve hikâyeler belirir, hatta geriye kalanlar sadece bu hikâyelerdir. İnsanların gizlemek istediği yaralara dair, ulu orta kanayarak yaşayanlara dair öyküleriyle Yalçın Tosun'un anlattıkları queer'i, toplumun dışladığı insanları da içeriyor. Yazarın bir gediği doldurduğu söylenebilir; cinselliğin kolaylıkla etiketlenip rafa kaldırıldığı bir kültürde yaftalardan kurtulmanın gerekliliği, Carver'ınkilere benzer bir griliğe sahip karakterlerin bilinmeyen, dışarıdan görülmeyen, durmadan ağrıyan ötekiliklerinde kendini gösteriyor. Öykülerdekiler tanımlanmadan muaf, incelikleriyle bağlantılı bir kırılganlığı taşıyan insanlar. Her şey bir yana, Tosun'u özellikle bu açıdan, büyük yaraları belli belirsiz sezdiren anlatısı bakımından oldukça başarılı buluyorum.

Tosun, derslerini kendine has anlatım tekniği olarak gruplara ayırmış. Dört grup altında beşer öykü.

Arzuyu Örtüsünden başlıklı bölümden:

Damdaki: Damda birlikte uyunan arkadaşa güzellemedir. Bir umutla davet edilen arkadaş atlayıp gelir, gökte yıldızlar sayılır, ayran aşı dolapta beklemektedir. Annenin şahit olduğu uykudan hışımla uzaklaşması, karakterlerin cinsiyetsizliği -yahut sevdanın ayrımsız, her şeyi kapsayıcı özelliği- öykünün çatısıdır.

Yaralı Bir Kaplan: İki ötekinin birbirini bulmasıdır, açılan ve kapatılan yaralardır. Albinoyla kız-erkeğin yakın arkadaşlığı, kişiliklerini oluşturan ayrıntılarla biçimlendirilir ve çocukluğun yalın sevgisi kadar öfkesi de kendini ortaya koyar. Orasının gerçekten beyaz olup olmadığını soran çocukların ardından kız-erkek de aynı soruyu sorar. Kırılma anıdır bu; albinonun tek dostuyla arasına bir duvar örüp örmeyeceği belli olur. Albino kalbini soğutmaz, kendini tamamen açabileceği tek insana güvenir ve pantolonunu indiriverir. Gözyaşları kırılganlığıdır, ruhunun bir parçası kırılmıştır ve arkadaşından da geçemediği için kırığının arasından görülenleri gösterir. Özüdür bu.

Bir Kocanın Gizli Defterinden: Tosun'un en Carver öyküsü bu olabilir. Eşinin aldatmasını bekleyen bir adamın kendini tanıyamaması üzerinedir. Televizyonda o sarı oğlanın çıktığı her gece kadının tırnakları adamın sırtında gezinir. Adam kendini sarı oğlanın yerine konmuş olarak duyumsayınca seviştikleri sırada aynada devinimlerini izlediği adamın kendisi olduğunu da anlayamaz bir süre. Varlığını duyumsayamayandır o artık, sevginin eş öznesi olarak göremez kendini. Aynada kendini tokatlaması için şarkı hazır:


Bir iki şey daha yazacağım, not almışım. Eve gelen telefonlar adamı işkillendirir ve Calvino'nun pek sevdiği aşırı yorumlamalara kapı aralar; adam kadının nihayet aldattığını düşünür ve kadına kimin telefon ettiğini sormak ister ama kadının da bunu beklediğini düşündüğünden böyle bir şey yapmaz. Kadın öylesi başkasıdır ki adam bir replikasını kadının yerine geçirmiştir. Nihayet kadın eski sevgilisinin aradığını, ona evlendiğini söylediğini anlatır. Küçük bir zaferdir bu, hiçbir yere götürmeyen ama ilişkinin devamını sağlayan zaferlerden biri.

Kendini yitirmeyi Will Self'in kitaplarından birindeki bir öyküyle benzeştirdim. Adamın saplantısı kandır, marketten aldığı etlerin kanlarını emmeye ve canlılara kan bankası gözüyle bakmaya başlar. Bu sırada karısına yalan üstüne yalan söyler, ta ki bir gün yakalanana kadar. Sonrasını bilmiyoruz, yakalanma anında kadının özdeşim kurma yeteneği her şeyi belirlemiştir sanırım. Böylesi bir şeyle özdeşim kurabilmek yaşama dahil, her şey mümkün. Bir de Kundera'nın muhteşem öyküsü Otostop Oyunu'nu anmamak olmaz.

Homoeroticus: İki anlatıcı; genç ve yaşlı adam üzerinedir. Karşılaşmalar, erotizm ve birinin bıraktığı sıcaklığın diğerinde sürmesi üzerine güzel bir öykü.

Sıcak Sandalye: Tiyatro kursundaki hayalet öğrencilerden birinin yaşamının en güzel anını ortaya koyması ve yitirdiğinin acısıyla ağlayarak mekanı terk etmesi üzerinedir. Mekan her hafta düzenli olarak görülür, kişiler her hafta sadece o mekanda var olur ve ilgiyle izlenen sessiz bir yaşamın sahneye çıkıp kolaylıkla yok olabileceği, acılarının bir insanı ortadan kaldırabileceği anlatılır.

Bu kadar, geri kalan üç gruptan okur sorumludur. Drama Queen'i okurken Sylvia Plath'i hatırlarsanız bir yorum bırakırsınız.


The Black Heart Procession'ın gelmesi şerefine. Biletinizi alın, kara adamlar geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder