Başlıklar halinde.
Cogitare başlığında çeşitli akıl yürütmeler, açmalar, kapamalar, kurmalar.
Aşk=f(Karanlık): Karanlığın fonksiyonu aşkı belirler temalı. 7'de ilgili bir bölüm vardır, paralel okunabilir. Fonksiyonun tersini almadan devam ediyorum. Aklım yine başka başka şeylere, filmlere, metinlere gidiyor. Big Night'ı hatırlıyorum. Aldatılan ve aldatan iki kadın konuşuyor, biri erkeklerin karanlıklarının çekici olduğundan, çekildikleri zamansa öyle bir karanlığın var olmadığından/erkeklerin anlattıkları gibi bir karanlık olmadığından yakınıyor. İşin oyuncul kısmı bu. Akaş için karanlık şart. Dürüstlükten ayrı düşünmemek lazım bunu; olabildiğince açık olmak lazım ama gizem unsuru ilişkinin sürmesi açısından mutlaka olmalı. Birlikte yaratılan üçüncü kişinin asıl kişilikleri bozmaması gerektiğinden bahsediyor Akaş, asıl kişilikler her zaman korunmalı, pamuklara sarılmalı. Asıl kişiliğin özgürlük alanını kısıtlamak, aşkın boğuculuğu konusunda güzel bir alıntı var, bir de Knausgaard'un ikinci cildine bakmak yeterli olacaktır sanırım.
"İyi bir şey bu: her aşk, keşfetme ve öğrenme heyecanını yaşatabildiği ölçüde ve sürece yaşıyor." (s. 18)
Marjinal Suç, Sanal Ceza: Kantlı, Hegelli bir suç-ceza sayımdökümü. Spinoza'nın zirvede bıraktığı, Kierkegaard'ın döktürdüğü bir yoldan ilerliyor, madde içinde madde içinde madde. Toparlanıyor, sıkıntı yok.
Bireysel Hak, Toplumsal Görev ve Kaçınılmaz Durum Olarak Yalan: Beutler'ın her türlü mektubun açık edilebildiği öyküsünü akılda tutarak konuşuyorum, Akaş'a ve biraz bana göre kişisel özgürlüğü kısıtlayan her türlü yaptırıma karşı yalan en büyük silahtır. "Kendi kurgusunu (yani kendini ve yaşamını) saklamayı başaramayan birey, yapay kurgularla hedef şaşırtmak zorundadır." (s. 32) Yalan bir soluklanma anı yaratıyor, zaten kelimelerin anlamları karşılayamadığı bir yapıda bazen olduğu gibi ortaya çıkan gerçekdışılık -yalan değil- da bunu destekler gibi görünüyor.
Yazarlar için sokak çalgıcısı etiği konulu yazıda çalın, dinleyen dinler, yazın, okuyan okur mantığı güdülmüştür. Metnin kendisi önemlidir, yazar değil, böylece tek başına bir antoloji yaratabilen yazarlar da bir nebze anlaşılabilir sanıyorum.
Vigilia başlığı altında New York yazıları var, edebiyatın makineleşmesi, Türk sanat dünyasının yabancılara anlatılamaması gibi meseleler mevcut. Borges ve Casares üzerine de güzel bir oyunsal çıkarım var, nihayetinde soykırımların yaşanmadığına dair paralel gerçekliğin diğer ucu, yazarların aslında yazar olmadığına dair başka bir noktaya çıkıyor.
Çalmak konusu. Akaş'ın yürütme maceralarını okuyunca kendi hırsızlık maceralarınızla ekmek/kitap çalmak arasında bir mukayeseye girişiyorsunuz. Hala kitap çalanlar için ben söyleyeyim o halde; kütüphaneler ellerinizden öper. Hiçbir şeye sahip olmak zorunda değilsiniz. Açlıktan ölecek haldeyken ekmek çalmayın demiyorum elbette.
Follis nam bölümde anlatım oyunları mevcut, "Saçma"nın Tipolojisine Bir Giriş başlıklı yazıyı her türlü yazara, yazar adayına, aklında muhteşem metinler yazıp gerçekte eli kaleme/klavyeye gitmeyen herkese şiddetle öneriyorum. Akaş'ın kendi biçem alıştırmaları çok geyik, hele alıntılar konusunda uydurduğu isimleri görünce kahkaha atabilirsiniz.
Testler bölümü zayıf halka diyorum, test yapmadan okuyunuz.
Mutlaka okuyunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder