İkinci tekil şahıs anlatımıyla yazılan bu metne bir saygı duruşu, Magné ilk paragraf aynı biçimde yazmış. İyice düşünüp taşınması, cesaretini toplaması ne kadar sürdü bilemiyorum ama Perec'in zorlanmayacağı kadar zorlanmıştır, neyse, 1968'de yazılan bu metnin bir Oulipo toplantısı sonrasında ortaya çıktığını söylüyor. Perec hesap uzmanı bir dostundan istediği şema üzerinde çalışıyor, şemayı anlatıya dönüştürecek. Queneau ve diğer katılımcılar "ağaç" gibi dallanan bir anlatı tasarlamaya çalışıyorlar, Queneau son dalın ucuna kadar gidiyor ama Perec'in daha büyük bir planı var; bütün uçların birbirine eklenmesiyle oluşacak bir hiperağaç. Olası bütün olaylar birbirini biçimleyerek sıralanacak, tekrarlar her seferinde farklı bir anlatıya yol açacak, kendilerinden yola çıkarak kendilerine dönüş, farklı bir kimlikle. Magné bunu "parodik bir şemayı tüketme girişimi" olarak görür, tıpkı bir Paris semtini tüketme girişimi gibi. Perec, Perriaud'ya yazdığı mektupta "okunması kesinlikle mümkün olmayan bir metne ulaşmak" için çabaladığını söylüyor. Edebiyatın sınırlarının zorlanması çoğu okuru kaçırır ve sadece en ucu görmek isteyenleri çeker, en cesurları. Sınır ihlali gerçekleştiği an okur ortadan kalkar, metin kendi kendini üretir ve okuru kaybettiği yerde doğar. E'siz bir romanın niyeti daha farklı olsa da bu zorlayış ortadadır, Perec'in bazı metinlerinde hiç yoktur mesela, Perec Bey ne yapmak istiyor? Kurmacanın ötesinde ne olduğunu arıyor sanırım, gerçeği yani.
Solda görmüş olduğunuz şema, bir ücret artışı talebinin aşamalarını içermektedir. Servis şefine ulaşana kadar arada birçok aşama vardır, mesela meslektaş hanımla konuşmalara göre biçimlenenler, konuşmalardan sonra sekretere ulaşılınca biçimlenenler, sonrasında mr x'e ulaşılınca biçimlenenler, önceki günün yenen yiyeceklerin yaratacağı potansiyel rahatsızlıklara, yaratmayacağı mutluluğa, havanın bozuk olup olmamasına göre biçimlenenler vardır ki bu sonuncuyu uydurdum ama olabilirmiş, bazı insanlar hava kapalı olunca mutsuz olurlar ve istenen hiçbir şeyi vermeyecek hale gelirler, bunlar havayı umursamaz hale gelip hiçbir şey vermeyecek hale de gelebilirler, kendilerine dönük bir yaşam sürdürebilirler, öncelikleri ne hale gelir, kimse bilmez, kimseye bir şey anlatmazlar ve bunu neden yaparlar, bunu da kimse bilmez, belki önceki gün bir şey yitirmişlerdir veya birini görmüşlerdir, tanıdık biri, gördükleri kişinin saati bozulmuştur ve kişi suratını asmaktadır, bu surat asıklığı yüzünden mutsuz olurlar, o kişinin her zaman mutlu olmasını isterler ama böyle bir şey mümkün değildir, bazen her şeyin olduğu gibi olması gerekir ama bunun farkında değildirler, o zaman neydirler? Bir sürü, sayıya gelmeyecek olasılık.
İyice düşünüp taşındıktan ve cesareti iyice topladıktan sonra karar verdiniz, zam isteyeceksiniz ama bu iyice düşünüp taşınmanın ve cesareti toplamanın bile ayrı, upuzun bir metin olarak karşımıza çıkması olasıdır, günün birinde, belki biri yazacaktır da iki metni birleştirecektir, Perec çoktan öldüğüne göre bu mirası birinin omuzlaması gerekmektedir, bunun öyküsü yazılabilir ama konu öykünün tek kurşunuyla yaralanmayacaktır bile. Buna koca koca fikirler de tıkıştırılamaz, hiç kimse hiçbir şeyden o kadar emin olamaz, olduğu yerde alayla anılacak, kuyruğuna teneke bağlanıp kıçına tekme atılacaktır. Günümüzde kimse Tolstoy gibi yazmamalıdır, yazanlar vardır, onlar da bir anlatı geleneğini günümüze uyarlamaktan fazlasını yapmazlar, yaparlar ama büyük düşünceler yetmiş yıl önce bir iki nükleer bombayla, daha da önemlisi minicik devrelerle paramparça edilmiştir, artık kırıntılarla beslenmemiz gerekmektedir, kırıntılar için ücret artışı talebinde bulunmamız gerekmektedir. Bulunmanız.
Perec herhangi bir noktalama işareti kullanmaz ve bir anı dallara ayırır, aslında karar anında beliren olasılıkların dökümüdür ve söylediğim gibi besinlerden, Ionesco'dan ve daha pek çok şeyden etkilenilir, zam istemenin içine amma da çok şey sığmaktadır öyle, örneğin konuşulan saat ve saatin çalması ve Vonnegut'un anlattığı bir fıkradaki guguk kuşu pisliği temizleyiciliği gibi işler bunlardan bazılarıdır, aslında bu temizleyicilik iyi para getirir gibi gözükse de birkaç kuruş fazla kazanmanın derdi her zaman aklın bir köşesindedir, servis şefine bu köşelerden bahsedilmez de torunlardan bahsedilir, birinin tedaviye ihtiyacı vardır veya yeni bir ayakkabıya, yahut bir şeye işte, her neyse, onun için zam istenmektedir. Zam değil, ücret artışı istenmektedir, Zam sözcüğündeki a'nın tınlaması oldukça kabadır, korkutucudur, asla gerçekleşmeyecek bir vaattir. Gerçekleşmeyecek bir vaat neden ısrarla izlenir? Gerçekleşeceği söylendiği için. Söze değil, söyleyene bakılmasının gerekliliği boşuna değildir, sözün değerini belirleyen budur ama bir hatadır, yapılır, insan neye inanmak isterse ona inanır ve söyleyenin boşa çıkardığı güven itinayla buruşturulur, çöpe atılır. Olur böyle şeyler, yaşamın içinde bunlar da var denir ve yaşamın içi dışına çıkarılır, temizinden bir denizaltının içine konur ve denizaltı uzaya yollanırsa her şeyi baştan başlatacak bir saat tiklemeye ve dahi taklamaya başlar. Böylesi hiç görülmemiştir ama bir kez yapıldığını şahsen bir arkadaşımda, servis şefinde belki, gördüm, iyi bir teşebbüstü. Tekrarlanacak olması kötü.
Perhizler, balıklar, vahşi kapitalizm ve insan. Oyunlarda ve rüyalarda buluşurlar. Ben bu metni tekinsiz bir rüya olarak gördüm, uyanınca elimin boğazıma sarıldığını fark ettim. Bir ihtimal, hastalığımdan doğan öksürüğümü durdurabilirdi ama başka ihtimaller arasında ne önemi vardı ki, ölüm sadece bir tanesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder