Cinselliğin eklemlendiği her noktayı nasıl dönüştürdüğü ve insanın bileşenleri arıza yaptığı zaman cinselliği nasıl bir sıkıntı kaynağı haline getirdiği üzerinedir. Aile, toplum, duygular, zibilyon kalemde bir cinsellik incelemesi. Tek bir vaka üzerinden yürüyor gibi gözüküyor ama diğer vakalar da fragmanlar halinde beliriyor, problemin çerçevesini genişletip öz farkındalık yaratımı noktasında yardımcı güç olarak yer alıyor. Öz farkındalık önemli, toplumun dayattığı hastalıklı cinsellik algısı denetleme mekanizmasının tornasından çıktığı için bireyselliği parçalıyor ve başarısızlıkla birleştiriyor. Seks ve Ceza: Arzuyu Yargılamanın Dört Bin Yıllık Tarihi'nde cinselliğin biçimlendirilişi ve cezaya tabi kılma şekilleri hakkında verilenlerin sonuna bu kitabı ekleyebilirsiniz, uygulamalı bir devam niteliğindedir.
Cinselliğin ve cinselliğe bağlı başarının/başarısızlığın sınırları son derece muğlak. Cinsel devrimler, cinsellik karşısında süren ikiyüzlülük, mükemmel bir ereksiyon, şahane bir orgazm, güç, iktidar derken işler iyice karışıyor ve aslında son derece basit, basit olduğu kadar da güzel bir edim insanın en büyük bilinmezi, acısı olup çıkıyor. "Başarılı cinsellik kendine özgü zevki diğeriyle paylaşmaktır. Bu bir karşılaşmadır; başkasını kullanmak değildir." (s. 21) Ben bunu bir sohbet olarak görmekten keyif alıyorum, vapur beklerken hiç tanımadığınız biriyle konuşmak gibi. Söylediklerinden yola çıkarak kişiliğini oluşturabilirsiniz ama söylenmeyenler her zaman gizemini korur, keşfedilmeyi bekler. Bunun dışındaki her şey yüktür, cinselliği örseler, olmadığı bir şeye dönüştürür. İyi değil.
Karine otuz yaşında, cinselliğin anlamını arıyor. Birçok seanstan birçok konu çıkıyor, ben ortaya karışık bir şeyler yapayım. Karine cinsellikle cinsel ilişkiyi karıştırıyor ve her şeyin büyük bir hızla tüketildiği heyecan evresi -ben bu evreye bir anlam veremiyorum, duygusal replikadır tükenen, öbür türlü her şey devam eder bence, gerçekten bir şeyler hissediliyorsa, neyse, bu ara cümleyi kesmem gerekiyor artık çünkü bağlamdan koptuk ve bu konuda canım birkaç kez yandığı için devam etmek istiyorum ama edemem, konu ben değilim, ben olsam da ben değilim- geçtikten sonra cinsel isteğini kaybediyor. Bir görev halindeki cinsellik sağlam talepler içerir ve cinselliğin doğasına aykırı bir şeydir bu. İnsanlara nasıl yaşamaları gerektiğini söyleyen yüz çeşit denetleme aygıtı var, korkunç! "Seksi şöyle yapın, bunu böyle edin, kişiliğiniz umrumuzda değil, mutlu olmak için bunlar yapılmalı." Sanki bir boş zaman aktivitesiymiş gibi yaklaşılır cinselliğe, öyle bir şey değil. Cinsellik gerçekten önemlidir, biçimlendiricidir.
Karine'in aile yaşamı önemlidir; çocuk cinselliği denen naneyi, dolayısıyla yetişkin cinselliğini de etkilemiştir. Abinin gölgesinde bir çocuk Karine, bütün yıldızlar abiye takılıyor ama kendisi bir ölçüde görmezden geliniyor. Baba uçarı, anne içe kapanık. Babanın yakınlaşma çabalarını anne, "Zamanı mı arkadaşım?" diyerek bertaraf ediyor. Oysa sevginin nasıl bir şey olduğunu çocuğa gösterseler böyle olmaz. Değer verme, ilgi, umursama, bir sürü şey çocuğa gösterilebilir ve çocuğun aklında bir ilişkinin veya evliliğin nasıl bir şey olduğu şekillenebilir. Neyse, Karine küçük, akıllı kız imajını bürünüyor ve bu şekilde büyüyor. Sonrasında abisinin eve getirdiği kız arkadaşlarını gördükçe kendisinin erkek arkadaşlarını hiçbir zaman davet edemeyeceğini düşünüyor. Aile/toplum yapısı kişiliğin olumlu yönde biçimlenmesine engel oluyor. Sokakta sarılan insanları görünce, "Devlet buna bi' şey yapsın yav!" diyen insanların ülkesinde yaşıyoruz, bizde de durum aynı. İnsanımdan, özellikle hemcinslerimden utandığımı çok söyledim, buraya da yazayım. Sonrasında yasaklar geliyor haliyle, aile Karine'in ergenliğini zincirliyor. Fena bir şeydir bu, kendi hikâyemi anlatmak istedim. Biraz komik.
2004 falan olması lazım, internetten biriyle tanıştım. Birkaç gün konuştuk, muhabbet ilerleyince görüşmek istediğimi söyledim, İzmit'te yaşadığını söyledi. Okulu astım, Bostancı'dan atladım trene. Yolda annem aradı, "Oğlum okuldan aradılar, gitmemişsin okula. Neredesin sen?!" diye payladı. İzmit'e gittiğimi söyledim. Bir şey demedi, kapadı telefonu. Sonra kızla buluştum falan, akşama eve döndüğümde abim bekliyordu. "Yani değdi mi şimdi derslerinden geri kalmana?" dedi, bir şeyler daha dedi. Diyemedim ki, "Değdi!" Değdi çünkü, hayatım için önemli bir adımdı o ve attım. Sonrasında bir yerden patlardı çünkü. İyi oldu valla. Kısacası önemli böyle şeyler, Karine'e yansıması olumsuz olmuş mesela. Erkek arkadaşı oral seks yapması için onu zorlamış, Karine "iyi kız" kimliği yüzünden kabul etmiş, sonra suçluluk hissetmiş. Otuz yaşında, güncel problemlerin temelinde ortaya çıkıyor bunlar. Suçluluktan kaynaklanan ketleme, ilişkilerin yapıcı yönünü sınırlıyor ve hiç beklenmeyen yıkımlara yol açıyor.
Böyle işler... İlk seansa kız çocuğu gibi gelen Karine, sonuncuya genç kadın kimliğiyle geliyor. Cinselliğe hak ettiği değeri vermek her zaman mümkün, yeter ki yaşamda doğru konumu bulunabilsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder