Çeşitlilik; belki bazıları yapıldı, bazıları hiç yapılmadı veya hepsi gerçekti. Kosinski büyük sırrıyla öldüğünde düğümünü kimse çözemedi. Çok alakasız belki ama Vonnegut nasıl her şeyi, düşünebildiği hemen her şeyi saçtıysa Kosinski'nin bir o kadar kapalı olduğunu düşünüyorum, tek bir biçeme ve çıkmaza sıkıştırılmış kurgu-yaşam. İnsanın yıkıcılığının cinselliğe dönüşebilen anlatısı. Anlatılmak istenen buydu, Kosinski hemen her kitabında ahlaki normları ters yüz ve delik deşik eder, iyi bildiği bir iş. Anlaşılabilir; soyut düşünme becerisi gibi bir lanet/hediye yıkıma hizmet ettiğinde, cinselliğin tabuları aynı kaynaktan doğup parçalandığında aynı yetenek her zaman aynı amaca hizmet edebilir. İnsanoğlu bunu yapabiliyorsa suçluluk duymak için sebep yok.
Głowacki'nin Kosinski'yi bir karakter olarak kurgusuna kattığı romanın ciddi bir fars olduğunu söylemek mümkün. Eşinin artık ciddi şeyler yazması yönündeki baskısı, Kosinski'nin yazdıklarından farklı bir romana yol açmamış gibi gözüküyor, hatta bu romanı da Kosinski'nin yazdığından şüphe duyabiliriz, yeterince uçuk bir hayransak. Yazar kendisini de bir yere sıkıştırmış olabilir, hatta sevgilisi Kosinski tarafından tarumar edilen entelektüel bir parça kendisi olabilir, belki de yazarın ipliğini ortaya çıkarmaya çalışan adamdır, belki orada bile değildir. Głowacki röportajında Kosinski'yle tanışmasını ve pek sevdiği yazarın roman karakteri olabilecek kadar kurgusal bir yaşam sürdürdüğünü anlatıyor, detaylar linkte. Kendisinin yaşamı da Kosinski'ninkine benzediği için özdeşimi başarıyla kurduğunu söyleyebiliriz, iki yazarın kurdukları dünya bu açıdan uyumlu. Onun dışında yeni bir şey yok, metin bir saygı duruşu olarak değerlendirilebilir belki. Bir de anlatım biçimlerindeki çeşitlilikten bahsedilebilir; bir yaşamın anlatılmasında en iyi biçimin edebi türlerin karışımından doğacağını düşünmek ve bunu başarıyla uygulayabilmek güzel.
Kosinski'nin yaşamı hakkında bir oyun yazmaya niyetli adamımız araştırmalarına başlıyor ama ne bulabilecek? Kosinski'nin etrafındaki insanların her biri için farklı bir Kosinski var; kavgacı, seks manyağı, sürgün yazarlar için canını dişine takan bir adam. "'Doğrudan ne kadar uzaklaşırsan Jerzy'ye o kadar yaklaşırsın.'" (s. 17) Hakkındaki söylentiler ayyuka çıka çıka değerini kaybetmiş, üzerinde çokça tartışılmış ve bir sonuca varılamamış. Röportajda hemen hepsi var, ben pek bir şey eklemeyeyim. Głowacki'nin pastişlerinden bahsedebilirim; Kosinski'nin çocukluğundan bölümler alır ki bunlar tabii kurmacadır, Polonya'dan ABD'ye gelişinde sayısız soru işareti vardır ve bunlar kurguda bile pek cevaplanmamıştır. Başka... Kosinski'nin günlük yaşamından bölümler vardır, göçmenlerin ve entelektüellerin arasında kendi oyununu oynayan bir adam. Głowacki Kosinski'nin New York'undan bazı aparmalara girişmiştir, ben Kosinski'yi iyi kötü okuduğum için bazılarını yakaladım ama kaçan mutlaka vardır. Mesela tekerlekli sandalyeyle sinemaya gelen, seks filmleri izleyen kadın. İntihar etmek için terapilerin ve ilaçların etkisinden kurtulmaya çalışan insanlar. Bunlar çözülmesi gereken bilmeceler miydi, bunlar gerçekten yaşadı mı? Kosinski'nin adının duyulmasını sağlayan şey ortaya attığı bu bilmecede saklıdır. Polo oynamayı sevdiğini söylemesi bir kitabına yoldur, fotoğraflarını çektiği kadın başka bir kitaptandır, zaten bu olaylar gerçekleşirken kitabını yazmak üzeredir, bilinir. Çelik Bilye'nin oluşumunu Głowacki'den takip edebilirsiniz. Karşılıklı aynalar; kitabın yazıldığı başka bir kitap.
Öncelikli değil ama Kosinski'yi sevenler okuma listesinde önlere koyabilir. Okurken kaygan zeminde yürüdüğünüzü hissedeceksiniz, neye inanıp inanmayacağınız size kalmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder