Postmodern olarak anılmış arka kapakta Jones. Tek bir metinden çıkarım yapmak doğru değil ama Melezler'deki anlatım tekniği postmoderni çağrıştırsa da bu büyük bir iddia. Belki kurtla insanın, doğayla modernizmin çatışmasından yürünürse, eh, oradan bir şeyleri yakaladığı söylenebilir ama odak olarak bunu almadığı için... Bilemiyorum, metinde neyi nasıl yaptığına odaklanmak istiyorum.
Yirmiye yakın bölüm var, parçalı bir bildungsroman. Esas oğlanın adını bulamadım, sanırım metinde hiç geçmiyor, erginlenme ayinini yaşayıp bir isim almadığı için olabilir, henüz kurda dönüşmediği için olabilir. "Henüz" diyorum ama bu zamanı sabitleyen sözcüğün pek bir anlamı yok, her bir bölüm farklı bir zamanın olaylarını içeriyor. Anlatıyı birbirine bağlayan iki teknik var; Jones neden-sonuç ilişkilerini farklı bölümlere dağıtıyor ve böylece bütünlük sağlanıyor. İkincisi de esas oğlanın -adını Lou koyayım, manalı olsun- yaşının her bölümde söylenmesi. On iki, on dört, altı, on beş. Parçalar birbiriyle uyumlu. Anlatım teknikleri oldukça başarılı, bu açıdan Jones'un türe gerçekten büyük katkı sağladığı söylenebilir. İkinci olarak da şu söylenebilir; kurtadamların insanlar arasında kendi kimliklerini kaybetmeme çabaları, var olma mücadeleleri son derece insani. Büyük bir savaşa yol açıyor bu, insan-kurt zihni birbiriyle sürekli mücadele etmek zorunda. Bir kurtadam önüne gelen hayvanı yiyemez, hayvanın sahibi peşine düşerse vurulan kapıyı açtığında burnuna bir tüfek dayanabilir. İnsan gibi düşünmeli, kurtken. İçgüdülere karşı koymaya çalışarak. Sırf bu döngüsel eziyetin gerçekçiliği için Jones'u kutlamak gerek. Üçüncü bir olay, Jones olabildiğince insan olan kurtadamları -tersi de söylenebilir- kendi yaşadığı topraklarda var etmeye çalışıyor. Aslında bir insanın imgelemlerinin kurt zihnindeki halini inceliyor denebilir; Kevin Lynch'in insan-kent ilişkisine göre düşünürsem kurtların da kenti kendilerince yarattıklarını, imgelerini her bir yapıya uyarladıklarını -tersi de...- görüyorum ve artırıyorum, insanın doğayla ilgili sayısız imgesi vardır ama doğada yaşayan bir insanın imgelemi nasıldır? Bunu bilemeyiz, kentlerde yaşayan insanlar olarak bilmek mümkün değil. Charles Foster, Hayvan Olmak nam eserinde sırf bu imgeleri yaratabilmek/yaşayabilmek için olabildiğince hayvanlar gibi yaşıyordu ve çabaladığı şeye ulaşmanın imkansız olduğunu söylüyordu. Kurtların doğayı nasıl kurguladıklarını düşünüyorum, bizim kentleri kurgulama biçimimizden yola çıkarsam bir nebze yakınlaşabilirim ama hâlâ uzakta kalır. Jones'un yapmaya çalıştığı şeye bakıyorum, evet, çok daha yakın.
Dede, Libby Teyze, Darren Dayı. Lou'nun annesi Lou'yu doğururken ölmüş. İnsan bedeninin kurtadam olma potansiyeli taşıyan bir bebeği doğurması genellikle ölümle sonuçlanıyor, türler arasındaki uyumsuzluk daha doğum sırasında ortaya çıkıyor. Bu konuda geniş kapsamlı bilgiler veriliyor; başka bebekler, başka kurtlar, yaşama tutunabilenler ve doğum sırasında ölenler dedenin hikâyelerinde mevcut. Dede ilginç bir karakter, II. Dünya Savaşı'nda cephenin öbür tarafında, Naziler kendisine Kara Kurt diyormuş, karnını her gece tıka basa doyuruyor olmalı. Kendi türünü ortadan kaldıran bir temizlikçi aynı zamanda, türün devamı için korunmaları ve gizlenmeleri lazım, tehlike arz eden tipler dedenin hedefi haline geliyor. Kendi çocuklarına kıymayı düşündüğünü de öğreniyoruz, öldükten sonra. Dede daha başlarda ölüyor ve çocuklarıyla "eniği" ardında bırakıyor. Libby'nin toparlayıcılığında Darren ve Lou iyi kötü idare ediyorlar. Darren on altı yaşında yuvadan ayrılıp yara izleriyle döndüğünde erginliğini tamamlamış oluyor, kurtların yalnızlık ritüeli gibi bir şey olsa gerek bu. Tek başına avlanmayı öğrenmek, hayatta kalmaya çalışmak. Beyaz Diş ve Vahşetin Çağrısı aklıma geliyor ister istemez, köpeklerle kurtların ilişkilerinin yanında insanların hayvanlara davranışları bu metin için iyi bir arka plan oluşturabilir. Kurtların temel özellikleri az çok bilinir şeyler, oradan veya buradan okuyup, izleyip öğrenmişizdir. Dolunay, gümüş kurşunlar ve diğer şeyleri de fantastik eserlerden biliyoruz, hatta anlatının bir yerinde bu klişeler Darren ve Lou kurtadam filmi izlerken Darren tarafından ele alınır. Parodinin gerçeğe yansımasının parodiyi dalgaya almasını görürüz, babasını katleden oğul. Gerçeklik katmanını sağlamlaştırır bu. Hatta filmde çok ince bir detayı yakalayan Darren, yönetmenin de kesinlikle kurtadam olduğunu söyler. Başka kurtadamlar da vardır, bazen bizimkilerin karşısına çıkarlar. Büyük bir gizlilik içinde yaşayanlar, kudurmuş kurtlara dönenler, kurtadam oldukları halde doğalarını bastıranlar, hemen her biri için ayrı bir bölüm ve macera var. İşin Darwin'e uzanan boyutu da dikkat çekiyor; kurtların rengi -dönüşümden sonraki ve önceki- genlerin baskınlığı ve hayatta kalmak için mutasyona uğramaları üzerinden muhabbet konusu oluyor. O kadar çok detay var ki anlatmaya gelecek gibi değil, keşfedilmeli.
Kısa cümleler. Kurtların hassas algılarının en ufak bir uyaranı fark etmesini andırır ölçüde ani değişimlere açık, paragraflar her bir anı farklı bir düzlemde yaşayan hayvanları çağrıştırırcasına dizili. Upuzun paragraflar yok, basit ve nokta atışı diyaloglar kesinliği ve netliği sağlıyor. Davranışlar gibi; en küçük bir değişimde/hadisede yola düşmeleri gerektiğini biliyor bizimkiler. Lou'nun okulda tanışıp aşık olduğu kızın dedesinin kurtadam ve kurtadam avcısı olduğu ortaya çıkınca, tayfa da evi basan bu herifi öldürünce anında uzuyorlar oradan. Bölge tehlike altına girdiğinde orayı korumaya çalışmıyorlar, başka bir bölge belirleyip oraya yönleniyorlar. Hatta yolda Darren'ın geçmiş zamanda kazıkladığı bir adamla karşılaştıklarında "meşale ve yaba" etkinliği yaşanacağını öngörerek planları tekrar değiştiriyorlar. Yine de tuzağa düşebiliyorlar, Darren çalıştığı bir ilaçlama şirketinin elemanları tarafından yakalanıp hapsediliyor, sidiği böcekleri kaçırdığı için. Bu bölümün soluksuz okunacak kadar iyi kurgulanmış ve heyecanlı olması bir yana, Jones aralara öyle detaylar yerleştirir ki zihindeki kurtadam imajı daha detaylı bir biçime bürünür; mesela Darren'ın işemesiyle birlikte farelerin evden kaçtığını öğreniriz. Öylesi bir işeme. Helal Darren. Sen çalışıyorsun, aileye ekmek getiriyorsun. Gerçi ihtiyaç yok ama normalmiş gibi davranmalısınız. Belki de normalsiniz ama ilahi mesajda sizin adınız geçmiyor ve kiliseleri pek sallamıyorsunuz. Umrunuzda değil. Lou için okula gitmek de aynı hesap. Eğitim hiçbir işine yaramayacak, eğer kurtadama dönüşürse. Tahmin edileceği gibi Lou'nun dönüşüp dönüşmeyeceğini merak ediyoruz anlatı boyunca. Hayvanları kıllandırmıyor, buradan dönüşmeyeceğini çıkarabiliriz. Belki de dönüşüyordur, kim bilir? Okuyan tabii, okusanıza bunu. Çok iyi çünkü.
Son: Olayların art arda dizildiği kuru bir anlatı değil, Bradburyvari bir karnaval anlatıya adım atıyorsunuz. Ailenin yaşadığı karavanın havaya uçma sahnesi var, benzetmeler inanılmaz. Şiir okurmuş gibi. Çağrışımlar, neler neler.
Müthiş. Kaçmaz.
İlginç bir kitap. Merak uyandırdı. :)
YanıtlaSilBu arada yeni keşfettim bloğunu ve takibe aldım. Seni de beklerim.
www.birsenle.com