Oe 1994'te Nobel'i kazandı, Japonya'da kendi adıyla bir ödül veriliyor, iyi bir yazarsanız ve Japonsanız -kriterleri bilmiyorum ama Japonluk şartı vardır belki, çünkü kim bir Japon olmak istemez ki- bu ödülü kazanabilirsiniz. Oe kendi ödülünü kendine vermiştir, Nobel'den bahsetmiyorum, özürlü bir oğlanla yaşamayı bilmiştir. Bu metnini ister istemez kendi yaşamıyla bağdaştırıyorum. Esas oğlanın adı Bird, bildiğiniz gibi kuşlar uçar. Uçmak, cazibesine karşı konulamayan yeryüzüne isyan etmek demektir, çokça özgürlüktür. Bird de özgür olmak ister, haliyle. Evliliğini bir hapishane olarak görür, gitmek istediği Afrika onun için uçsuz bucaksız bir mutluluk alanıdır ama gidemez. Haritalar alır, gidemez. Aklında sürekli planlar kurar ama gidebilecek gibi değildir, hapishanesinden çıkamadığı gibi özürlü bir çocuğa sahip olduğunu öğrenir öğrenmez görünmez bağlarla sabitlendiğini, bir daha hiç hareket edemeyeceğini dehşetle görür. Nevrozlarla çevrilmiş bir huzursuzdur o, mutlu olmaktan çok uzaktır, mutluluk düşüncesi onun için pek bir şey ifade etmez, mutluluğun çerçevesi anlık çarpıklıklarla, kendisini ayna olarak gördüğü için insanların düşünce yapılarına bürünüp ürettiği tek yönlü düşüncelerle doludur. Travestinin travesti gibi düşündüğünü sanır mesela, onu bir birey olarak değerlendirmez ve iletişim kurmadan iletişimi kendince biçimler. Cinsellik tek kimlikmiş gibi. Yorucu bir yaşam, sağlıksız.
Bird yirmi beş yaşında evleniyor, evlendiği sıralarda çok içiyor. Ne yaptığının farkında değildi muhtemelen. Lisansüstü programından ayrılıp kayınpederinin kendisi için bulduğu dershane öğretmenliği işine başlar. İçmeye devam eder, içki onun en büyük problemlerinden biridir. Sudan'daki yerliler hakkında okuduğu bir makalede yerlilerin köklü bir mutsuzluk yüzünden deli gibi içtiğini öğrenir, kendisini de bir yerli gibi görmeye başlar. Afrika, kendisi gibi olan insanların ülkesidir, gitmek istemesinin sebeplerinden biri budur. Aynı mutsuzluğu paylaşan insanların yanında insan daha güvende hisseder. Acının başka bir insanda karşılığının olması huzur verir, anlaşılma duygusunu doğurur. Anlaşıldığını düşünmez Bird, hatta girdiği bir oyun salonunda mekanik bir kadına sarılarak girdiği güç testinden düşük sonuçlarla çıkar ama daha da önemlisi, sonucun oldukça düşük çıkmasından sonra kadının yüzündeki şikayetçi ifadeyi görünce kadını utandırdığı hissine kapılır. Herhangi bir nesne karşısında bile yeniktir Bird, kırk yaşındaymış gibi bitiktir ama yirmi yedi yaşındadır aslında. Aslında bu salonlar bir bitikliğin sembolüdür, Bozkurt Güvenç, Japon kültürüyle ilgili yazdığı şahane bir incelemede oyun salonlarının Japonya'da her köşe başında bulunduğunu ve kayıp insanların bu salonlarda saatlerini, günlerini geçirdiğini söyler. Bird tam buranın adamıdır, oyun salonları onun Afrika'sıdır ama ulaşılabildiği için arzuyu tatmin eder ve dolayısıyla geçicidir.
Kavga. Salondaki gençler Bird'ü dışarıda kıstırırlar, içlerinden biri sağlam bir yumruk çakar. Bird ayağa kalkmazsa bütün hayallerinin yiteceğini düşünür ve doğrulur, çılgınca bir öfkeyle oğlana saldırır ve iki aparkat, bir depdepdudep, iki aduketle elemanı bayıltır. Fight Club'a bağlar olay, Bird delicesine keyiflenir, oğlanlar uzar. Aslında anlatının özü buradadır; dik durduğu an kazanmıştır. Sürüklenişin sona ermesi de yine böyle bir dik durma anına, bu sefer hayatı için dik durmaya bağlanacaktır.
Hastaneye gider, ucube oğlunu görür ve kendini yıkmaya karar verir. Dibe vurduğunu hissettiği an oğluna babalık edebilecektir belki, normale -normal?- dönebilecektir. Ölüm korkusu kendisini delirtir ama ölüme daha hızlı yürümek ister; negatif arzu. İşini savsaklar, kayınpederini savsaklar, eşini savsaklar. Elindeki her şeyi elden çıkarmaya çalışır. Bu elden çıkarışlar metnin büyük bir bölümünü oluşturur, Bird'ün öğrencileriyle, doktorlarla ve etrafındaki diğer insanlarla ilişkileri mizahi bir çarpıklığı gözler önüne serer. Derinleşemeyen bir insandır Bird, derinleşmek için insanlarla yüzeysellikten uzak, asgari paylaşımlı bir ilişki sürdürmek gerekir ki paylaşımların birey için önemi arttıkça derinlik de artar. Her şey aleladeden, bir başkasıyla da yaşanabilir halden öteye geçmez yoksa, Bird'ün durumu bu. Olabildiğince derinleştiği tek insan Himiko'dur, okuldan arkadaşı ve seks dostu. Seks dostu değil, cinsellik arkadaşı. Da değil, sevgilisi değil, fuckbuddy zaten değil, metres değil, bunun için bir kelime yok sanırım. Yeterince sıcak ve yeterince uzak biri Himiko, intihar eden kocası hakkında konuşuyor ve Bird'ü bu uzaydaki sorumluluklarından kaçtığı için suçluyor. Aralarındaki tecavüz oyunu, geçmiş zamanın Bird tarafından berbat edilmiş tecrübesi de bu yakınlığın kurulmasında önemli bir etken.
Sonuç; çocuğun ucubeliğinin ameliyatla geçebileceği anlaşılır, benzer kurtuluşlarla Bird özgürleşir ama sürüklenişi bitirmesinden sonra gelir her şey, yaşamında kendisini dibe çeken ne varsa hepsinden kurtulması gerektiğini düşünür düşünmez kurtulur. Eh, aşağı yukarı böyle bir şey.
Hüseyin Can Erkin çevirisi. Oe çok iyi bir yazar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder