At nalıyla başlıyoruz. Hindu metinlerinde at nalının gücünden bahsediliyormuş, sonrasında Batı'nın pagan dünyasına giren at nalı, Aziz Dunstan'la birlikte Hristiyanlık tarafından benimseniyor. Arap kültüründe nazara karşı muskalarda kullanılıyormuş, İngiliz, Kelt ve Alman kültüründeyse kapının üstüne çivileniyormuş. Uçları yere bakar şekilde asılanı var, gökyüzüne bakar şekilde asılanı var, her kültür kendi yorumunu getirmiş ama sonuçta biliyoruz, at nalı iyi bir şeydir. HOMM serilerinde kahramanların "Luck" yetenekleri vardı, koca bir at nalıyla gösteriliyordu, oyunu oynadığım yirmi küsur yıldan beri at nalını severiz, sayarız. Biraz üfürükten bir yetenektir ama yeri gelince hayat kurtarır. Neyse, bu böyle. Sonra yerde peni bulma olayı geliyor. Aslında iğneymiş bu, ABD'de "pin-penny" benzerliğinden paraya dönmüş olay. İğnenin Tanrı'yla bir ilgisi varmış, ABD paralarının üzerinde "Tanrı'ya Güveniriz" yazdığı için özellik hemen paraya aktarılmış. Yerde bulmak şans getirir, havuza atmak şans getirir, havuzdakileri toplamak şans getirmez. Yüz tanesiyle bir kahve alınabiliyor, o bile alınamıyor artık. O yüzden uğur parası olarak saklayalım, saklamayanlara lanetimizi salalım. Başka ne var, merdiven altından geçmek. Teslis'i bozmak anlamına gelirmiş. Üçgen sembolü Antik Mısır'dan beri yaşamın sembolü olmuş ve dinlerle farklı anlamlar kazanmış. İdam cezalarıyla birlikte merdivenler olumsuz bir nitelik kazanmış, asılan insanların ruhlarının bu merdivenlerin altlarından geçtiklerine inanıldığı için, biz de asılmadığımız için merdiven altlarından geçmemeliyiz, yoksa bir ruhu sinirlendirip sonsuz öfkesine maruz kalabiliriz, o zaman da, "Who you gonna call?" Tuz dökmeye geldik. Antik Yunan ve Roma mitlerinde tuz mühim, Yahuda şu meşhur yemekte tuz döker halde resmedilmiş, uğursuzluk buradan geliyor. 13'le alakalı bir iki başlık var, Yahuda'ya bağlayabiliriz onları da. Neyse, sol omzun üstünden bir parça tuz atarsak kara meleğin gözüne gelirmiş ve melek kötülük yapamazmış böylece. Yemeğe de bol bol dökersek yiyemeyiz mesela, neden, çünkü her şeyin fazlası zarar. Ne oldu, melek yemeği kötüledi. O yüzden saçma sapan yerlere değil, sol omzun üstünden arkaya atacağız.
Kem göz. Kutsal kitaplarda geçiyor, Ortadoğu'dan Afrika'ya pek çok bölgenin kültüründe yer alan bir göz çeşidi. Nazar değiyor ve işler sarpa sarıyor. Kurtulmanın çeşitli yolları var, nazar boncuğu mesela. Yahudi geleneğinde çocukların bileklerine kırmızı bir iplik bağlanırmış, İtalya'da nazarın iktidarsızlığa yol açtığı düşünülüyormuş ve bundan korunmak için parmakları kıvırarak boynuz gibi yapılan bir el hareketi varmış ki bunu biliyoruz, kaynağından dinleyelim. Ay ışığına geldik, luna kökünden lunatic doğuyor, ay ışığının insanlar için tekinsizlik doğurmasının sebebi biraz anlaşılabilir; gece tehlikelerle dolu ve ay ışığı kötü niyetli varlıklara yol gösteriyor. İnsanları delirtmesi bir yana, kurttan insana veya insandan kurda dönüşen yaşam formları ay ışığında kayışı koparıyor. Bunların dışında neler var, kara kediler mesela. Köprüde vedalaşmak da var, ayak toprağa değmediği müddetçe tehlikedeyiz aslında. Baykuş ve kızılgerdan da mitik ve mistik bir havayla anlatılıyor. Mezarın üzerine basmak, birinin mezarımızın üzerinde yürümesine bağlanan bir titremeye yakalanmak, mezarlıklar falan, bunlar da kısaca inceleniyor. Mumlar, kaşınan avuçlar, ucu sivri eşya hediye etmeler, tavşan ayağı, akla gelen başlıca inançlar tarihçeleriyle birlikte inceleniyor, pek hoş. Bir de şey diyeceğim, Cadı Avı adı altında edilen zalimlikler insanın kanını dondurur. Cadılar da sıkça geçiyor inançların arasında. İnsan bilmediğinden korkup uyduruyor, olan yine insana oluyor. Rezillik.
Doğan Kitap'ın Renkli Tarih Dizisi güzele benziyor, birkaç metni aldım, hemen okumaya giriştim. Bu ilkiydi. Gayet hoş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder