24 Kasım 2017 Cuma

Gürsel Aytaç - Edebiyat Eleştirisine Eleştirel Bir Bakış

Aytaç, eleştirinin eleştirisi konusunda Zehra İpşiroğlu'nun ve Yıldız Ecevit'in çalışmalarından faydalanarak Türk edebiyatında kesilen birtakım ahkâmları derlemiş, iyi etmiş. Yazdığı önsöz, bizim edebiyat eleştirisinin eleştirisi konusunda pek bereketli olmadığımız fikriyle başlıyor. Memet Fuat, eleştirinin eleştirisi üzerinde pek durulmadığını söyleyen Kemal Bek'e katılıyor, bu hususun üzerinde durulması gerektiğini söylüyor. Ne açıdan, hangi açılardan durulacak? Öncelikle eleştirinin ne olduğunun bilinmesi gerekiyor, buradan yola çıkarsak da belli başlı kuramlara gitmemiz gerekiyor. Tahsin Yücel, Mehmet Rifat, Nermi Uygur, Akşit Göktürk gibi pek çok ismin bu mevzuda yol gösterici incelemeleri var, ilgilenenler oralara yönelebilir. Ben onlara girmiyorum çünkü tembel bir insanım ve bugün sınav olması gereken çocuklar var, soru hazırlamam lazım. Evet.

Aytaç, eleştirmenleri akademisyen olanlar, eleştirmenliği meslek edinenler ve yaratıcı yazarlar olarak üçe ayırıyor. Bunun yanında genç hikâyecilerin özel sorunları, çeviri eleştirisi ve dil sorunuyla alakalı bölümler de var. Aytaç, bunların yeni yetişen edebiyatçılara da faydalı olacağını söylüyor.

Akademisyen Eleştirmenler bölümü Tanpınar'la başlıyor. Tenkit İhtiyacı, Bizde Tenkit ve 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi kaynaklı görüşler: Tanzimat'la başlayan eleştirinin ilk eleştirmeni Şinasi'dir, eserlerine yöneltilen eleştirilere verdiği karşılıklar eleştirinin eleştirisi olarak değerlendirilir. Dönem yazarlarının pek çoğu da Fransız ustalarından gördükleri biçimde, önsözlerde meramlarını dile getirip edebi amaçlarını açıklayarak eleştirilere cevap verirler. Özellikle Namık Kemal'in adı anılabilir; sanatı ne kadar yetkin olmasa da eleştiriye kazandırdıkları mühim. Makalelerde geçen isimlerden biri Ataç'tır, Tanpınar'a göre Ataç eserin havasına pek az kapılır, daha çok fikirler üzerinde durur. Fikret, Uşaklıgil ve Rauf "tarihî bir zaruri garpçılık" ile eser verirlerken Ataç'ın Batıcılığı koyu bir fanatiklik halindedir, bu yüzden de pek çok sanatçıyla papaz olur. Bir de "Behçet Bey'e Mektup" olayı var Tanpınar'ın, kendini değerlendirdiği ve eleştirdiği bir bölüm, Mahur Beste'de.

Mehmet Kaplan... Aytaç da ne yazık ki Kaplan'a dokunamayanlardan. Ek: Düşündüm de, zaten eleştirinin eleştirisini incelediği için kendisinin eleştirme gibi bir durumu yok. Kesin bir öznellikten sıyrılarak kurgu, anlatım özellikleri vs. gibi etkenleri de göz önünde tutar Kaplan, Aytaç'a göre durum bu. Lakin öyle değil, tahlilleri son derece öznel olabiliyor. Pek değersiz zannımca Kaplan iyi bir araştırmacı ve kötü bir tahlilcidir. Bunu açık açık söyleyenin de akademik hayatı biter, hakkında olumsuz fikir dillendirmek öylesi bir mahva yol açar. Şöyle de bir durum var; öğrencileri tasnifçiliğe meyilli. Kuramdır, tekniktir, açıkçası buralardan eksikler. Aytaç, Batı edebiyatında uzmanlaşanların bu eksiği kapadığını ve özellikle son dönem Türk edebiyatını incelediklerini, İnci Enginün'ün bu duruma biraz burun kıvırsa da işbirliğine gidilmesi gerektiğini düşündüğünü söyler. Tabii ki işbirliğine gideceksiniz arkadaş, bu iş akademinin dışında da yürütülüyor ve insanı körleştiren hoca ekolü dışarıda yok. Akademi öğrencinin zihninde bir sistem, paradigma kurmaya çalışır ama o kadar tek tipçidir ki farklı sesleri hemen susturur, sanki her şeyin en doğrusu okulda öğretiliyormuş gibi. Korkunç bir zihin cinayeti. Neyse, akademinin dışı daha iyidir. Şu yüksek lisans tezini yazıp akademiyle ilişkimi bitireceğim.

Başka, Berna Moran'ın "Yeni Eleştiricilik" çerçevesindeki eleştirileri pek tutulmuyor ki Moran gerçekten iyi bir eleştirmendir. Apolitik bir tutum içinde yapılan nesnel eleştiri, Fethi Naci'nin tepkisiyle karşılaşıyor, güncel olandan uzak duran bir eleştiri fikri olumsuz bir fikir olarak değerlendiriliyor. Bunun yanında Hilmi Yavuz'un Moran'ın söylemlerine getirdiği eleştiriler var, Divan edebiyatı ve romans-âşık hikâyeleri ilişkisi konuları üzerine. Asıl olay, Batılı bir bakış açısıyla görülen Türk edebiyatı değerlendirilmemiş, Aytaç'ın Yavuz'un fikirleri hakkında "ilginç" bulduğu konu.

Talât Sait Halman'ın sömürgecilik eleştirisi var. Kendi kavramlarımızı üretmemiz gerektiğinden bahsediyor Halman, düşünce emperyalizminden kurtulmamız gerektiğini, eleştirmenlerimizin kuramcı adı-kuram ikilisiyle yazıya başlamalarının yaratıcılıktan uzak olunduğu için görüldüğünü söylüyor. Bilimsel üretim, kavram üretimi mühim. Deleuze'e göre felsefenin esas olayı.

Eleştirmenliği Meslek Edinenler bölümü. Ataç. Fanatikliğini söyledim, dil konusunda da az megaloman değil. Kendisi hakkında en ufak bir olumsuz eleştiriye tahammül edemiyor, fikirlerini hakarete varan sözlerle savunuyor. Hasan Cihat Örter Sendromu diyeceğim buna. Pamuk'un hafif alaycı yorumu, Kemal Tahir'in daha sert tondaki sözleri Ataç ve eleştirisi hakkında eleştiri niteliği taşır, tabii Selim İleri'nin de söylediği şeyler var. Memet Fuat, "daldan dala atlayarak yazdıklarının tadı" için Ataç'ı över ama bu daldan dala atlama olayı pek de yöntemsel bir iş değil aslında, Safa da benzer bir açıdan yaklaşır ve Ataç'ın Türk edebiyatını küçümsediğini, aykırılığı ve aksiliği orijinallik sanma gafletine düştüğünü söyler.

Fethi Naci, Memet Fuat, Cemil Meriç ve Semih Gümüş de bölümde yer alan diğer isimler.

Orhan Pamuk'un Tutunamayanlar hakkında yapılan eleştirileri eleştirmesi başta olmak üzere benzer örnekler ve edebiyat çetelerinin çıkardıkları yayınlar dışında alternatif seslere yer kalmaması gibi daha dolaylı mevzular da diğer konuları oluşturuyor.

Okunur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder