6 Nisan 2019 Cumartesi

Charles Tilly - Neden? Düşünce ve Davranışlarımızın Altında Yatan Nedenler

Yaptığımız şeyleri neden yaptığımıza dair bir çözümleme çabasıdır. Dolaylı veya doğrudan, doğru olan veya olmayan nedenler muhteşem hatalar yapmamıza veya hayatımızı kurtarmamıza yarıyor, sonuçta bir işe yarıyor. Bir işe yaradığı müddetçe yapıyoruz, acı veya mutluluk veriyoruz falan, sonuçları düşünmeden yapıyoruz, düşünerek yapıyoruz, sonuçta yapıyoruz. Tilly bu nedenleri inceliyor ve gruplayarak anlatıyor, güncel örnekler üzerinden. Önsözde yazdıklarına bakıyorum, insanların bilinçli olarak planladıkları şeyleri nadiren tam olarak gerçekleştirdiklerini ve olayların tahmin ettiklerinden farklı bir biçimde geliştiğini gördüklerini söylüyor. Determinizme ucundan dokunuyor bir yandan, toplumsal süreçlerin büyük ustanın satranç hamlelerini planlamasından ziyade yoğun bir söyleyişe benzediğini söylüyor. Hüzünlü bir iddia, düşündüğünce. Aristoteles'in şiir ve retorikle ilgili düşüncelerinden faydalandığını anlatıyor, metnin akademik bir makale olması durumunda işi Amerikan pragmatizmine kadar götürebileceğinden bahsediyor, lakin metin daha çok bilimsel bir deneme mahiyetinde. "Kitabın değerinin ölçüsü, ar olan literatürü geliştirip geliştirmediği değil, kitabı okuyanların 'Neden?' sorusuna daha önce olduğundan daha açık ya da en azından farlı yanıtları görüp görmedikleridir." (s. 11) Kitap bence değerli, nedenlerin doğuşu Tilly tarafından dört kaynağa ayrılmış durumda, her kaynakta belli başlı örnekler var, her biri meseleyi iyice açan, derinleştiren örnekler.

İlk bölümde 11 Eylül 2001'deki saldırının eylemsel doğuşunu anlatıyor Tilly, telsiz konuşmalarından polislerin tanıklıklarına kadar pek çok referansı kullanarak. Bu saldırının ürettiği soruları ele alıyor sonra, hava korsanlarının uçakları neden kaçırdıklarından genel olarak şiddetin nedenine kadar. Soruların hitap ettiği evren genişledikçe farklı cevap türleri çıkıyor ortaya, aslında dört ana kaynağa indirgenen nedenler için güzel bir başlangıç noktası. Neden göstermenin iyi veya kötü, akılcı veya akıl dışı yönlerinin değil, toplumsal sürecinin en az ahlaksal süreç kadar önemli olduğunu söylüyor yazar, sonrasında işi daha da karmaşıklaştırıyor ve tanıkların ifadelerinden çarpıtılmış yargıların ortaya çıkışını inceliyor. Binanın dışına çıkmaya çalışan insanlardan biri mimar, polise verdiği ifadeye bakınca sıkışan bir kapının teröristler tarafından kilitlendiğini, sonrasında çarpan uçağın yarattığı sarsıntıyla sıkışmış olabileceğini düşündüğünü söylüyor. Eğitimli bir insanın teknik bilgiyle ulaştığı nokta, çarpık yargılamayı ortadan hemen kaldırıyor. Bazı insanlar Pearl Harbor ile Titanic'in karışımı bir şey yaşadıklarını söyleyerek hislerini sanat eserlerinden doğuruyorlar. Herkes kendi hikâyesini uyduruyor. Muhakeme yeteneği, esinlenme, çarpıklaştırma, bilişsel süreçlere dahil hemen her şey hikâyeyi bambaşka yönlere doğru genişletiyor ve tek bir noktada toplanıyor: Teröristler özgür bir ülkeyi yerle bir etmeye çalıştılar, teröristlerin hepsi korkak ve hain. İyi ve kötü üzerinden kurulan hikâye. Düşman yaratılmalı ve onunla savaşılmalı. Gecikilmiyor bu konuda, paketten birkaç tanesi çıkarılıyor ve kısa bir süre sonra ülkeler bombalanıyor. Vice'ı izlediniz mi? Neden bulma konusunda bu kadar başarılı bir manipülasyon olamaz. Toplum facia zamanlarında hemen suç ve suçlu yaratıyor, bunu Günah Keçisi'nde okuduk. Hasat kötü gittiği için kellesi alınan krallar var tarihte, travma anlarındaki cinnet işte.

Tilly doğruluğa ya da tutarlılığa duyulan evrensel bir arzudan ötürü insanların elle tutulur bir neden göstermediklerinden bahsediyor, yüzeysel ve çelişkili nedenlerin onlara yettiğini söylüyor. "Nedeni gösteren ile kabul eden, kendi bağlantılarını doğruluyor, müzakere ediyor ya da onarıyor." (s. 29) Görenekler, öyküler, yargı kararları (kodlar) ve bu üçünden kaynaklanan teknik anlatımlar dört grubu oluşturuyor, bu dört gruptan birini veya dört grubun hepsini kullanarak bir nedenler bulamacı türetiyoruz, çıkarsamalar yapıyoruz ve yıkılan kulelerin sonuçlarını oluşturuyoruz. Görenekler en tırt nedenleri oluşturuyor, geçerli toplumsal ilişkilere göre biçimleniyor. Tanıştığımız birinin elini sıkarız, muhabbet biraz ilerlerse ikinci görüşmemizde yanaktan makas alırız. Almayız, yanakları değdiririz. Başka bir toplulukta bunun anlamı, "Seni istiyorum aslanım!" olabilir, olmayabilir. Şu sahneyi hatırlıyorum, şimdi izledim de güldüm yine. Bu tür nedenlerin inşa edildiği bir temel var, X, Y ve Z önermeleri üzerinden bir nedenin nasıl kurulduğunu gösteriyor Tilly, böylece öyküler oluşuyor, 9/11 konusunda şahitlerin öyküleri de bu yolla ortaya çıkmış. Kodlara baktığımızda dinsel buyruklar, yasa maddeleri gibi bağlayıcı etkenleri görüyoruz. Kodlar ve teknik anlatımlar uzmanlık gerektiren nedenler olarak görülüyor, görenekler ve öyküler içinse popülerlik ve basitlik yeterli. Aralarında geçişler olabiliyor, bu geçişler toplumlara göre farklılık gösterebiliyor. Örnekler üzerinden gidiyor yazar, bir dava sırasında savunma avukatının ve davalının konuşmalarını örnek gösteriyor. Davalı görenek ve öykü üzerinden giderken avukat işi gereği kodlara çeviriyor konuşmaları, böylece yasaya uydurduğu olgular üzerinden meseleyi açıklığa kavuşturmaya veya istediği noktaya çekmeye çalışıyor. Bu noktada neden gösterenlerle kabul edenler arasındaki ilişki önemli, popülerden tekniğe geçiş önemli, bir de toplumun yapısı gereği geçişlerin mümkünlüğü önemli. Örneğin öykülerin kabulü toplumsal yapıya bağlıdır, göreneklerde aranmayan nitelikler öykülerin kabulünde önemli bir konumdadır. Teknik anlatımlar daha dar bir çerçevede önemlidir, doktorlarla ilgili örneklerde öyküleştirmeye ve görenekleştirmeye pek önem verilmemesinin hastalar için insanlıktan uzak açıklamalar ortaya çıkardığı söyleniyor. Hepsi için tek bir örnek: "New Yorklu bir taksi sürücüsü gece için uyguladığı fazladan ücret için bir kod, gideceğiniz yere sizi dolaştırarak götürüşünü açıklamak için teknik bir anlatım, radyosundaki müzik için bir öykü ya da söylediklerinizi yapmayışı için göreneksel bir neden gösterebilir. Pek çoğumuz taksi sürücülerinin gösterdiği nedenlere daha kolay, hekimlerin gösterdikleri nedenlere daha zor karşı çıkarız. Ama her iki durumda da, diğer şeylerin yanı sıra, aramızdaki ilişkilerin tanımlarını müzakere ediyoruz." (s. 48) Kısacası ilişkilerin sahip oldukları nitelikler açıklamaları, nedenleri ve anlamları belirliyor. Dil üstü bir mesele.

Sonraki bölümlerde dört grubun derinlemesine incelemeleri yer alıyor. Örnekler ilgi çekici, nedenlerin doğası daha da ilgi çekici. Kısacası bu metin iyi, çok iyi. Daha anlaşılır ilişkiler konusunda rehber olabilir, benim için oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder