Metin pek çok bölümden oluşuyor ve bazı bölümler tamamen grafik/görsel(?) parçalardan oluşurken bazıları bu şekilde başlıyor. Örneğin ikinci bölümün başında sayfaya rastgele dağıtılmış harfler var, bazıları anlamlı bütünler oluşturuyor. Rüya imi. Güzel fikir. Eric uyanıyor ve kendi evinde olmadığını fark ediyor, Eric'in evinde. Henüz Eric'in kişiliğine kavuşmuş değil, belki de kavuşamayacak. Başkasının yaşamını sürdürmeye çalışıyormuş gibi, depersonalizasyonun dibine vurmuş durumda. Tek bir Eric olduğunu düşünüyor, geride bıraktığı bisküvilere baktığında bir başkası tarafından yenmediklerini düşünüyor. Çabalıyor kısacası. İkinci mektubu bulduğunda aklı iyice karışıyor, İlk Eric Doktor Randle'a güvenmemesi ve inanmaması gerektiğini söylüyor, geri gelmeyeceğini ve her şeyin ebediyen uçup gittiğini söylüyor. Direktiflerine devam ediyor, ikinci bir zarf var, üzerinde Ryan Mitchell yazıyor ve İlk Eric bu zarftaki bilgilerin hayat kurtarıcı olabileceğini söylüyor. Bizim Eric yazılanlara inanıp inanmayacağını bilemiyor, kimliği üzerine düşünmeye devam ediyor ve felsefeye kayıyor mevzu, Zenon paradokslarından Herakleitos'a zaman, mekan ve kişilik meseleleri inceleniyor. Örneğin kendi bedenini düşünüyor Eric, yedi yılda bir vücudun bütün hücreleri yenileniyorsa kişilik aynı kalabilir mi, aynı mıdır? Her şey buharlaşıyor ve katılaşıyor, Eric kendinden nasıl emin olabilir? Kedisi Ian dışında bildiği ve güvendiği pek bir şey yok, psikoloğa mektupları okuduğundan bahsetmiyor ve seansları sürdürüyor. Bir yandan Clio'yu ve Eric'i düşünüyor, Eric'in varlığını düşünüyor, sonra ampul kolisi geliyor, halının üzerinde gözlerini açtıktan yaklaşık on altı hafta sonra. Bir ara bölüm, köpekbalığıyla ilk karşılaşma. Sözcük uğultuları, dünyanın sözcüklerden ibaret bir görünümü, masa yerine masa formunda "MASA" yazısını görmek, Eric yavaş yavaş bu noktaya doğru geliyor ve köpekbalığının düşünsel temelleriyle karşılaşıyor. "Suyun altındaki gölge, insan ağındaki dördüncü dereceden kokuyu alır. Giderek yüzeye yükselen, kavisli bir imleyen; hızlı ve kararlı kara bir yüzgeç ideası, nesilden nesle aktarılabilir kültürel bilgi fışkırmasıyla birlikte aramızdaki mesafeyi bir hamlede aşar." (s. 47) Bildiğimiz köpekbalığı ama metafizik bir boyutun varlığı, zihinsel bir parçalanmaya yol açabilecek kadar tehlikeli. Koliden sadece köpekbalığının bilgisi değil, bir sürü defter ve video kaydı da çıkıyor. Ampul Fragmanı adlı bölümlerde Clio ve Eric var, tatildeler, kendilerine özgüler ve çok tatlı bir ilişkileri var. Her ilişkinin kendine has gariplikleri onların ilişkisinde de var. Bu bölümlere pek bulaşmayacağım, Eric'in nasıl bir sarsıntı geçirdiğini anladığımızı söyleyip geçeyim.
İşler iyice garipleşiyor, evden gelen sesler artıyor ve televizyon ekranında birtakım biçimler, sözcükler beliriyor. Koca bir O harfi, harfin etrafına dizilmiş bir sürü "göz" sözcüğü. Dikizleniyor Eric, köpekbalığı çok yakınında. Koliden çıkan mektupları okumaya başlayıp hayvan hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyor. Bir Ludovician, tamamen kavramsal bir balık cinsi. İnsan etkileşiminin akıntılarında ve sebep-sonuç ilişkilerinde dolanan bir varlık. Benlik algısıyla besleniyor, anılardan besleniyor, koliden çıkan diktafon ve besleme kablolarının yaratacağı kavramsal döngünün Ludovician'ı kendisinden uzak tutacağını söylüyor İlk Eric, balıktan kurtulmak için birtakım efsanelerin varlığından bahsediyor ama orijinal bir yol bulmak zorunda Bizim Eric. İş doksan sayfada çok ilginç bir yere geldi, kim olduğunu hatırlamayan bir adamdan anılarla beslenen bir köpekbalığına bu kadar sayfada geldik, metin 520 sayfa. Her şeyi anlatamayacağım, elektromanyetizmle metafiziği bağlayan bölümlerden entrikalı ilişkilere kadar pek çok şey var ama çok özet geçip bırakayım. Ampul metninin bir şifreyle yazıldığını söylüyor İlk Eric, metnin okunabilmesi için şifrenin ne olduğunu anlatıyor, grafikler verilmiş ki okur olarak gözümüzde canlandırmakla uğraşmayalım, direkt görüp köfteyi çakalım. İlk Eric -İE- devam ediyor, Ludovician'ı tebelleş edenin İE olduğunu öğreniyoruz, Clio'yu geri getirebilmek için Doktor Trey Fidorous adında bir adamı aramaya başlıyor. Adamın Clio'yu nasıl geri getireceğini bilmediğini söylüyor İE, burası biraz muallakta kalmış gibi gözükse de mesele sonradan anlaşılıyor. Neyse, adamın peşinde Hull'a, Manchester'a, Blackpool'a gidiyor, kütüphaneden altgeçitlere pek çok noktada dolanıyor ve Na-Mekân Keşif Heyeti'nden yardım istiyor. Aslında orada olmayan bir noktada Ludovician'ı bulup serbest bırakıyor. Mektupta bu bölümleri anlatırken anılarından parçalar geliyor aklına, balıktan bahsetmek bile bilincinin her köşesini aydınlatıyor, belki de sonsuza kadar yitirmeden önce son bir uyanış. Na-mekân hoş bir kavram, insanın biçimlediği alanların dışında kalan ve ya hiç umursanmayan ya da farkına bile varmadığımız karanlık bölgelerden oluşuyor. Bilinçle fiziksel dünya arasında bir bağlantı noktası oluşturuyor Hall, bunun üzerinden yok edici bir balıkla her şeyi temizlemeye çalışıyor ama fark etmek isteyen, umursayan insanlar balığa karşı koymak için uğraşıyor sonunda. Bizim Eric'in farklı bir gerçeklik boyutunda yaşadığını -yaşıyorsa- düşünmemiz için sebeplerimiz var, karşısına çıkan kadın Clio'yu oldukça andırsa da Clio değil, dünya bildiği dünyaya benzese de tam bir aynılık yok, zaten bilinen dünyada kavramlardan ve sözcüklerden oluşan bir köpekbalığının saldırısına uğramayız. Umarım.
Bir gazete kupürüyle bitiyor metin, Eric Sanderson'ın cesedinin bulunduğuna dair. Şaşırtmaca veya gerçek, artık emin değildim sona ulaştığım zaman. Kısacası, evet, oyun budur, kurmaca budur, ders gibi bir metindir bu. Sıkı okurlar ve bir şeyler yazanlar kaçırmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder